Bir maket bicagi marifetiyle dun aksam oturup arka depolardan biri uzerinde 3 saat calistim. Kimi yerlerde cok kolay temizlense de kimi yerler ugrastiriyor. Bir de girinti cikintilar cok oldugundan calismasi zor oldu.
Depolardan boyayi sokmek kicimizda agri yapacak, bu belli oldu.
Yurdakul'un tavsiyesi uzerine bir orbital zimpara aldim. Tam bu sirada Selim Abim (Ozruh) aradi, epey konustuk, dertlestik.
Boya sokucu de almistim, "sakin ha" dedi!Orbit zimpara ile cok cok ince, sadece ucuyla calistim. Cok etkili ama cok cok yavas ve bir anlik dikkatsizlik cart diye bir oyuk acabilir.
Tabi bu arada once bir boyaciya da gittim. Genellikle neden bahsettiklerini bilmiyorlar, boyanin tutmasiyla ilgili en ufak bir garanti veremiyorlar, ustelik de dunyanin parasini istiyorlar. Bu sekilde boyayi kendim temizlemeye karar verdim.
Ilk asamada cok etkinlik goremedigim fren hidroligi kullanimi ise zaman gectikce isi kolaylastirmaya basladi. Dolayisiyla son karar olarak:
-depolarin uzerine bolca hidrolik surup beklemeye biraktim. Ertesi sabah biraz daha surup tekrar biraktim.
Mesele sadece penetrasyon suresi ile ilgili. Biraz sonra ya da daha sonra, bir sekilde hidrolik bu boyayi yumusatiyor ve bu oldugunda spatula ile boyayi kazimak cok daha kolay oluyor.
Bu asamadan sonra kenar kosede kalanlari da orbit zimpara veya el zimparasi ile temizleyecegim.
Sonuc: Fren hidroligi + sabir + spatula + sabir + elle zimpara + sabir + sabir
Ben bu PE depolari boyatmama, ham haliyle kullanma karari aldim. Bir temizleyelim, ortaya cikinca gorecegiz. Bildiginiz gibi PE soluyan bir malzeme ve hemen herseyi kavlatiyor.
Simdilik bir sure benden haber cikmaz.
Zaten bos zamanlarda yapmaya calistigim icin cok yavas ilerliyorum ve
su gereksiz boya isi bitinceye kadar motorun hicbir yerine el surmeye de
niyetim yok. Zaten amacimiz kozmetik isler uzerinde ugrasmak degil ama
bunu yapmaya da mecburdum.Pazar gunu Mehmet Pank ve Bestami Ates abiler geldiler, sagolsunlar. Hem calistik hem de super muhabbet ettik. Sagolun, varolun!
Su hic hazzetmedigim boya isleri bitinceye kadar motora dokunmayacagima dair kendime soz vermistim. Cok sukur bitti.
Ilk gunler resmen igne ile kuyu kazdim. Daha sonra orbital zimparayi nasil kullanacigimi cozunce is birden kolaylasti. Bugun normalde 3-4 gun suren isi 1,5 saate hallettim ve bunun verdigi ferahlikla hemen motora daldim.
Cok ozlemisim.Ilk is bu fistigin guzel bacaklarini meydana cikardim, on catal yuksekliklerini ayarladim.
Daha sonra arka depolarin ve karburatorun havalandirma hortumlari ucundaki filtreleri yeniledim.
Manuel bular icin "kumlandiysa degistirin" demis. Motorun amacini direk isaret etmis.
Daha sonra butun depolarin benzin filtrelerini temizledim, yeni o ringler, yeni kelepceler ve yeni benzin hortumlariyla birlikte yerlerine taktim.
Ana benzin filtresini de sokup temizledim.
Radyatorlerin koruma izgaralarini boyadim.
Bundan sonra fren hidroliklerini, yag ve filtreleri degistirecegim. Kokpite biraz ceki duzen verereck, kumandalar ve amortisorler uzerinde kisisel ayarlari yapip, ergonomi duzenlemelerine gidecegim. Kucuk kucuk yapilacak isler var a,a cogu keyfe keder, zaman icinde yapilacak seyler. Devam ettikce paylasirim.
Dun aksam biraz calisma imkani buldum. Motoru calistirip, guzelce isittim, yag ve filtreleri degistirdim, hava filtresini temizledim. Roadbook posizyonunu duzenledim ve birkac kucuk sey daha yaptim.
Simdi bu bebeklerde 3 adet yag filtresi var, ayrica yag radyatorune ek olarak, hem miktarı artırmak hem de daha fazla sogutma yapabilmek icin yag sasinin gogus borusu icinden de dolastiriliyor.
Ilk is karterdeki yagi bosaltiyorum.
2003 Dakar ardindan motor blogunun Mattighofen'de komple revizyondan gectigi ve bundan sonra da motora pek binilmedigiyle ile ilgili bir hikaye vardi. Ya bu motor Mattighofen'e hic gitmedi ya da daha sonra pek itina gosterilmedi.
Neyse, benim bakim ve surusumle durum farkedecek mi, gelecek yag degisiminde gorecegiz.
Sasi gogus borusunun hemen altinda "spin on" bir filtre var. Orjinal KTM filtre etrafinda anahtar kenarlari olmadigindan sirf bu is icin aldigim fincan seklindeki yag sokme aparatini kullanamadim. Zincir veya kayis seklindeki filtre sokme zerzavatlarindan da yoktu elimde, ben de Rus isi bir cozum getirdim.
Yeni filtreyi yag ile doldurup, (sasideki yagi da bosalttiktan sonra) manuelin dedigi sekilde elle sıkarak yerine oturttum.
Zaman icinde gevseyip gevsemediigini gozlemleyebilmek icin de boya ile isaretledim.
En kucuk olan ve "microfilter" diye cagrilan filtreyi soktum.
Filtreden hafif bir dalgalanma vardi, bu asamada acaba devirdaim pompasinda kacak var da yaga su mu karisiyor endisesini hissettim.
Ancak ana filtre iyi durumdaydi, rahatladim.
Ilk kez LC8 yag degisimi yaparken bile boyle rezillik olmamisti.
Aslinda tek sebep yag bidonu. Yag tazyikli gelince disari sicradi. Anam babam usulu bir kova olsaydi tertemiz biterdi is. Temizledigim tapalari yeni pullarla yerlerine taktim.
Herseyin tamam oldugunu bir kez daha kontrol ettikten sonra (yeni motorda ilk kez yapilan ve uzun aradan sonra yapilan degisimlerde acele etmemek gerek) kartere 1,3 lt ve sasiye 0,6 lt yag doldurdum.
Ardindan sasedeki dolum deligi acik kalacak sekilde motoru calistirdim. 10-15 sn kadar sonra bu yag bu delikte gorundu ve boylece motoru "gegirtmis" (havasini almis) oldum.
Ancak yag yetmedi. Yukaridaki rakamlar 2007 model 660 Rallye manuelinde verilmisti ama 2002 model toplamda 2,2 lt aliyor. Bu hosuma gitti. Zira daha cok yag daha iyi sogutma, daha iyi koruma ve daha uzun omur demek.
Yag ve filtrelerle isi bitmis yari mamulumuz!
Temizlenmis "dev" hava filtresi...
Pozisyonu duzeltilmis ve biraz ilgi gosterilmis MD roadbook.
Icındeki yol notlari Dubai civarlarindaki bir ralliden. Buyuk olasilikla Desert Challange... (Bir parcasini aldim, duvara asacagim
)Rb motoru pek saglikli ve guclu calismiyor. Bir sonraki topik MD RB sokme takma uzerine olabilir.
Simdi biraz da detaylardan bahsedeyim.
Arka masa normal Adv'lerden 2" daha uzun. Gidon saga ve sola neredeyse "donmuyor" ve su rake acisina bakar misiniz?
Rake acisi arkadaki SM ile kiyaslandiginda daha iyi anlasilabilir.
Sonuc: Bu motor "duz gitmek" ve duzde de tabir caiz ise "tren gibi" gitmek uzere tasarlanmis.
Zaten 48 lt yakit, 3 lt su alabilen bu canavarın duzluklerde 200 km/s uzerine cikabildigini dusunecek olursak duzdeki stabilitenin onemini daha iyi anlariz. Ciplakken son derece hafifleyen bu yaratik, yuklendiginde gercek bir tanka donusuyor.
Yukarida bahsettigim detaylarin beraberinde getirdigi, pilotajin onemini vurgulayan bir de cok onemli detay var aslinda:
Dakar'da sabah gune bu yukle baslarken, resmen arkanizda bir artci tasiyor gibisiniz. Saatler ilerledikce de motorunuz hafifliyor... Eee?
Amorsitor ayari yapabilmek, "sag" tutturmak imkansiz gibi birsey.
Dakar'in bugunku hali cok guzel ama eski donemler de bir baskaydi sanki.
Bugunun 450 cc motosikletlerine bivakta bakim cekmek ozellikle "Malles Moto"cular icin 660 veya 950 binicilerine oranla cocuk oyuncagi! Motorlarin kendisi hafif, daha az yaktigi icin aldigi yakit hafif, yag filtre degistirmek bile cok daha kolay! (Dun aksam bir 660 servis ettim de, bunlari dusundum.
)Sirada amortisorlerin ayarlanmasi, fren bakimlari/hidrolik degisimleri, ufak tefek elektrik isleri, kokpit duzenlemeleri, elcik korumalarinin takilmasi, on depolarin, govde ve kafa panellerinin montaji var.
Bunlar bitip, motor ortaya ciktiktan sonra, GPS icin guc soketi 1-2 dugme (switch) ve yol kenari bakim/onarim ve hayati idame malzemelerinin detaylandirma,motor uzerinde konumlandirma ve paylasilma zamani gelecek.
Gorusmek uzere!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder