30 Aralık 2008 Salı

Peak Malovitza, Bulgar dagciliginin dogum yeri


Bulgaristan'da gittigimiz ilk daglik bolge RILA oldu. Yaklasik 40-50 km'lik bir yolculuk ardindan Teo'nun ailesinin Samokov'daki evine ulastik. Cay, kahve, kakao ve kek fasli ardindan oldukca gec kalmis vaziyette Rila mili parkina ulastik. Agi, Ivo, Dimo ve ben...

Rila, muhtesem cam ormanlari icinde yerlesmis bir kayak merkezi ve hemen ardindan baslayan cok sevimli bir milli park. Tur kayagi yapanlar, yuruyenler vs bir suru insan gorduk. Once cok hos ve neseli geldi bana ama cok gecmeden bizler gibi, izole ve tenha daglarda dolasmaya alismis insanlar icin pek de cekici olmadigini anladim.

Her ne kadar arkadaslarimda, kirlenmeden yakinsalar da, kar herseyi ortmustu ve doga harika gorunuyordu.

Bir saat kadar yurudukten sonra bir dag evine ulastik. Burada, duvarlara asilmis sekilde, cevredeki kayalar ve uzerlerindeki rotalarin detayli sekilde topolandigi tablolar gordum.

Once dikkatlice bu topolara, sonra da pencereden disariya baktim.

Ve bir kez daha, guzelim Anadolu'da bizlere ne muthis nimetler bahsedilmis oldugunu hissettim. Sadece Aladaglar'in bile ne kadar buyuk, ne kadar ozel oldugunu, korunmasinin ne kadar onemli oldugunu birkez daha gordum.

Dunyanin her kosesi cok guzel, degerli ve kendince cekici. Ama Anadolu gercekten bir baska. Bu cennet vatanin her noktasinin kiymetini cok iyi bilmek, ona sonuna dek sahip olmak ve bu vatani cocuklarimiza temiz, korunmus olarak devretmek zorundayiz.

Yaziklar olsun satip savanlara, yaziklar olsun kiymet bilmeyenlere!

16 Aralık 2008 Salı

Kaç tane acaba? Önemli mi ki? Yoooo!


Diğer bölgeler bir yana, sadece Aladağlar'da kaç tane yeni trad rota tirmandim acaba?

Gerçekten bilmiyorum.

İsim vermediğimiz, çoğunun yerini yurdunu bile unuttuğumuz, yillara yayilan bir tirmanis silsilesi. Hatırladıkça insanin benzini attıran ip boyları, arkadaşlarla unutulmaz paylaşımlar, tek başına yaşanan saf protestolar. Ama herşeyden önce orada olmak, keyif almak, kayayı koklamak...

Bu bayramda hicbiryere gidemedim. Butun arkadaslar Geyikbayiri'na akmis, bense birbirinden degerli pekçok arkadasimla, daha once hic gitmedigim Geyikbayiri'ni konuşmuş ama sonucta bir sekilde yine gidememis, gidemedigim gibi de evde çakilmis kalmistim.

O soguk ve karli bayram gunlerinden birisinde albumlerden ve bilgisayar ekranindan pekçok eski fotografa baktim. Duygulandim, icim ozlemle yandi.

Bir yandan da sasirdim. Gerçekten Aladaglar'da ne kadar geleneksel rota tirmandigimi kestiremedim. Büyük çoğuna isim bile verilmemiş, harika tırmanışlar. Nereden olduğunu bile hatirlayamadiğim eski fotoğraflar. Taş ve tırmanıcı. O günlerde kendimizi çok iyi hissettiren, fakir birkaç parça malzeme...Kaya tırmanış ayakkabısı olmadığı için özelikle ayağa sıkı alınmiş trekking ayakkabılarıyla yapılan o dönem ve benim için çok ciddi tırmanışlar...

Kendimi çok mutlu hissettim.

Ama şimdi bunları yazarken de, kendimi işi bitmiş fişi gitmiş bir emekli gibi hissettim!
Yooo, tabii ki hayir. Tirmanışa devam! Umarim yeni tırmanış haberleriyle doneceğim blog'a. Kış geldi, bakalım, inşallah Aladağlar bize iyi imkanlar verir bu yıl.

Bir de, geçen yazki hayalkırıklığımız düzeldi. Her ne kadar tırmanış mevsimini kaçırmış olsak da, hanımköyün vizesini aldık sonunda. Onümüzdeki hafta Bulgaristan'a gidiyorum inşallah. Kaya tırmanmak adına, o soğukta ne yapılabilir bilmiyorum ama kesinlikle dağa gideceğiz.

Şans dileyin de tırmanış haberleriyle döneyim dostlar...

14 Kasım 2008 Cuma

Ehem..Dağcılığımız gelişsin diye buralara rota açıyoz işte...

Conquistadors of the Useless...

Lionel Terray'in dağcılık anılarını anlattığı bu kitap, ismiyle, aslında normal hayattaki insanların anlamadığı fetihler ve ilk çıkışlara dem vuruyor. Yani birileri dağlarda veya kayalarda, tırmanan insanlar dışında hiçkimseye birşey ifade etmeyen işler yapıyor, bu yolda hayatlarını ortaya koyabiliyor. Yani "işe yaramaz'ı fethediyor".

Bundan 50, 60 yıl öncesinden bahseden kitap, yapılan işlerin dağcılık camiası dışında kimseye birşey ifade etmediğine işaret bir isim bulmuş kendine.

İster istemez günümüze ve ülkemize döndüğümüzde ise çarpıcı bir fark görüyorum!
Bu cümle yüzünden düşünmeyin ki, tırmanış adına yapılan işler yurdumda bir anlam ifade ediyor... Benim söylemek istediğim, bunun daha da ilerlemiş hali.

Yani, Türkiye'de tırmanış ve dağcılık adına yapılan pekçok (ve nadir) iyi ve kaliteli iş, dağcılık ve tırmanış camiasının kendisi için bile bir şey ifade etmiyor.

Cahil camia, balık hafızasıyla herseyi unutmaya öylesine hazır ki... Önemli isim ve tırmanış olarak hangi örneği vereceğimi şaşırıyorum ve bir örnek verirken bir başkasına haksızlık edeceğimi düşünüyorum.

Tabii ki eninde sonunda herkes kendisi için tırmanır.

Hiç kimse bir başkası için, Türk tırmanışını biryerlere getirmek, dağcılığımız geliştirmek vb. salakça sebeplerle dağa tırmanmaz veya yeni rota açmaz.

Ancak yapılan bütün işleri sahiplenmek, hakkını teslim etmek ve bunun farkında olmak tırmanış ve dağcılığımızı geliştirir.

Bunun yolu da okumak, yazmak, paylaşmak, arşivlemek va cahillikten kurtulmakla olur.

31 Ağustos 2008 Pazar

Superego Sıçanzi


"Paylaşmak" kelimesini, kendileri için yontup, sahte bir sunuşla insanlara gösterenler...

"Tırmanış Camiası İçin" çalışan, hayatını buna adayanlar...

Yalnız ve ancak etraflarındaki kıç yalayıcı, dalkavuk grupla varolabilenler...

Kendilerine dayatılan sahte sahnelere aşık olan, masal dünyalarda kendi prensliklerini kovalayanlar...

Hastalıklı bencillikleri yüzünden körelmiş, insanlık vasıflarından uzaklaşmış olanlar...

Ticari ihtiraslarına kisve uydurmaya çalışanlar...

Kimsiniz siz yahu?

Siz kendinize tırmanıcı, içinde savrulduğunuz bu sirke de tırmanış camiası mı diyorsunuz?

Komiksiniz... Ölesiye komik...

21 Temmuz 2008 Pazartesi

Demirkazık'ta Baca Temizliği


Uzun zaman sonra, yine sevgili kardeşim Egemen ile birlikte, Büyük Demirkazık Kuzey Duvarı önüne kampımızı kurduk. Bölgeye tırmanış ve keşif amaçlı gelmiştik. Tarih 20 Temmuz 2008'i gösteriyordu ve biz ilk tırmanış ardından, çok nadir tekrarlar görmüş ve muhtemelen uzun süredir de tırmanılmamış olan "Kuzey Bacası" na yönelmiştik. Bir önceki gece, uykuya geçmeden önce "Sabah rahat rahat kalkar, hazırlanır, rotamızı tırmanırız. Ardından zirveye gitmeye gerek bile yok, kuzey batı sırtından döneriz" demiştik kendi kendimize.

Ne kadar iyimsermişiz :)

"Baca"nın daralıp, gerçek anlamda başladığı etap, mevsimin erken oluşu nedeniyle kar ile doluydu. Kar belki çok önemli değil ama negatif yüzeylerden durmaksızın süzülen su, bu bölümleri yosunlarla bezemiş, yer yer kar, buz, su ve yosun karışımı enteresan bir tırmanış zemini sunmuştu. Normal şartlarda son derece kolay ve keyifli bu etap oldukça zorlayıcı ve aşırı riskli bir durumdaydı. İlk bacanın ortasında, altında bir buz şelaleciği barındıran tıkaç kayanın üzerine çıktığımda, bu etabı buacadan gitmenin imkansız olduğunu gördüm. Buradaki eski bir sikkeye klip atip, sağa doğru devam ettim. Göbek yapan bu etap, sağlam sinirler için geçilebilir olmakla beraber, sonrası tamamiyle karanlıktı. Bu noktada geri dönüş kararı aldım ve üzerinde bir free karabina bıraktığım bir stoperle Egemen'in yanına indim. Daha sonra, aşağıdan bakıp detaylı incelediğimde çok yerinde bir karar vermiş olduğumu anlayacaktım. Devam etmiş olsaydım gireceğim etap çok zor ve tehlikeli görünüyordu.

70 metrelik tek ipimizle, bulduğumuz bütün eski sikke ve babaları kullanarak toplamda 10 ip boyu (35er m) iniş yaptık. 2 telli stoper ve 1 adette sarı ipli hexentric biraktiğimiz inişimizde, bir inişi de, bir deliğe taş sıkıştırıp, ip bağlayarak yaptık.

Kampı toplayıp aynı gün medeniyete döndük.

Demirkazık Kuzey Bacası'nı tırmanmak istiyorsanız, ıslak etapların tamamen kuruyacağı Ağustos sonu, Eylül başını tercih etmelisiniz. Rota zaten kısa ve rahat, günlerin kısalması problem yaratmaz.

Bu tırmanış, bizim için iyi bir baca temizliği faaliyeti oldu. Tırmanırken de, inerken de çok iyi vakit geçirdik, keyif aldık. Sevgili Egemen İpek'e de bana bir kez daha katlandığı için çok teşekkür ederim.

Fotoğraflar için tıklayabilirsiniz.

16 Haziran 2008 Pazartesi

Mystic Posse


Üç yıl kadar önceydi. Arkadaşım Chad'in getirdiği Cimbar fotoğraflari içinde bir tanesi gözüme fena takılmıştı. Bir fotoğraf karesinin sağ kenarına sıkışmış, muhteşem gri kaya üzeride duvar boyu yükselen harika bir çatlak! Fotoğrafı görür görmez heyacanlanmış, "Gidip bunu denemeliyiz adamım!" demiştim. Ama Chad, rotanın girişinde emniyetsiz etaplar olduğunu ve çatlağa ulaşmanın çok zor olduğunu söylemişti. Biliyordum, hiçbir rota için altına gidip, şansını denemeden ahkam kesmemelisin. Ama bir şekilde bu tecrübeli arkadaşımın sözünü dinlemiş, biraz da zamansızlıktan birlikte gidip rotaya bakamamıştık.

Ama bu hat, ilk gördüğüm andan itibaren zihnime yerleşmişti bir kere. Muhteşem bir tırmanış olacağını seziyordum.

İki yıl sonra, yani geçen yaz, yine Chad ve Mary ile birlikte, zihnimizdeki bir başka güzel hat için Cimbar'in beyaz renkli, sudan parlamış zemin taşları üzerinde sekiyorduk. Deneyeceğimiz hatta yaklaşmıştık ki...

Fotoğrafta gördüğüm bu harika dihedrali bu kez çıplak gözlerimle gördüm!

Çok çekiciydi ama buraya başka bir niyetle gelmiştik. Ve niyetlendiğimiz hat, ikinci ip boyundaki balkon yapan çatlağın içindeki, -Chad'in deyimiyle- KFC'nin kizarmis tavuğu misali, keskin, kırılgan, tutunamadığımız, emniyet alamadığımız yapısı nedeniyle bizi pataklamış, erkenden aşağıya göndermişti.

Eve dönmüştük ama zihnim yapamadığımız tırmanıştan çok, bana göz kırpan bu güzel çatlakla meşguldu. Gerçekten girişinde emniyet imkanı hiç yok muydu? Seçemediğimiz üst bölümlerde ne gibi sürprizler vardı?

Böyle bir yıl daha geçti. Soğuk ve tırmanışsız geçen uzun kış mevsiminde hep rotayı düşündüm, hissediyordum. Bu hat bana gülümseyecekti!

Ve haziranın ikinci haftası geldiğinde, Ankara'dan sevgili kardeşim Egemen'e internetten göz kırptım.

-Aladağlar?
-Her zaman? Ne yapiyoruz?
-Multi pitch..
-Obaaaa!
-Ama hat çıkmaz sokak olabilir moruk, haberi olsun.
- Ne demek abi, önemli olan dağa gitmek, tırmanmak değil mi?...

Evet öyleydi. Önemli olan dağa gitmek, kayaya dokunmaktı. Hafta Çarşambayı gösterdiğinde benim işim nedeniyle tırmanışı ertelemiş ve perşembe akşam olduğunda, Cuma gece Kayseri'de buluşmak üzere tekrar karar almıştık.

Cuma gece yarısı Martı Mahallesi, AKUT eve, Egemen İpek, Güleda Berkalp, Aglika-Nurettin Özcan ekibi olarak vardık. Ertesi sabah, saat 08:30 'da Cimbar'ın girişine arabayı bıraktık. Çataldan sonra sol kolu izleyerek yürümeye devam ettik.
Cimbar'ın iyice daralarak bir koridor haline geldiği yere yaklaşık 20-30 dk.lık bir yürüyüş kalmıştı ki rotamızı gördük. Ağır ağır rotanın altına ulaştığımızda saatler 10:45'i gösteriyordu.

Saat 11:20 gibi güzelim gri kireçtaşı üzerinde yükselmeye başlamıştım. İlk ip boyu bizi son derece rahat ve hızlı bir şekilde, bir set üzerindeki ilk istasyona çıkardı. Egemen'in buradan aldığı emniyetle göbek yapmış etabın, solundan yükseldim. Amacım sağa geçmekti ancak antrenmansız vücudum ve beynim işimi epey zorlaştırdı. Kendimi çok rahat ve konforlu hissetmiyordum. Sonuçta zorlanarak ve zaman harcayarak da olsa sağa geçip çatlağa ulaştım. Aşağıdan ve uzaktan emniyetsiz görünen etap üzerindeydim ve çok şükür durum kötü değildi. Ama geriye kalan bütün etapları süper temiz ve sağlam olan bu rotanın bu bölümünde, epey bir ot, yosun ve ıslak toprak temizliği yapmak zorunda kaldım. Şimdi olsa rahat devam edebilirim diye düşünüyorum ama tırmanış ve temizlik sırasında yoruldum ve bir noktada ipe oturmak ve malzemeden tutarak hamle yapmak zorunda kaldım. A0, A1???

Biz de yalan yok, söyleyenler utansın! ;)

O hamleden sonra her açıdan rahatladım. Artık vücudum "tırmanmaya" başlamıştı! Bu ip boyunun sonuna ulaşmak üzereydim ki, koca bir yağmur damlası beni tam burnumdan vuruverdi. Başlayan yağmur, umutlarımı da alıp vadi tabanına çekiyor gibiydi. Egemen, balkon altında kuruydu ama ben ıslak kaya üzerinde, kaya ayakkabılarıyla paten pozisyonundaydım. Ve zaten istasyonu planladığım yere de gelmiştim. Egemen'i almaya başladığımda yağmur kesildi, arkadaşım tırmanırken, kaya kurudu.

Ve sıcacık açan Anadolu güneşi, sarı-kızıl kayanında cömert yardımıyla bir kış boyu üşüyen psikolojimi ısıttı.

Hmm.. Ve üstelik de offwidth etabına gelmiştik artık ;)

Ağır ağır tırmandım. Bunu Egemen'de hissetmişti; nerdeyse yaptığım her hamlenin tadını çıkarmaya çalışıyor, sık sık dönüp aşağı, vadinin muazzam boşluğuna bakıyor, her hamleyi mümkün olan en keyifli şekilde yapıyordum.

Ardından harika bir baca etabı içeren bir sonraki ip boyunu tırmandım. Artık mutluluk mırıltıları çıkarıyor, sık sık Egemen ile tırmanışın güzelliğini konuşuyordum. Bu ip büyük bir sette sonlandı.

Sonraki ip, aşağıdan da görülen kulenin üzerine çıkıp arkasına iniyordu. Bu etabı Egemen tırmandı ve sonunda, maalesef tırmanışımız bitmişti. Burada malzemeyi toplayıp, düzenledik ve I,II derece etaplardan vadinin tepesine tırmandık. Arpalık düzlüğünü gördüğümüzde güneş batıya doğru alçalmaya başlamış ve biz bir kez daha Cimbar'a inen patikanın peşine düşmüştük.

İnerken, bu hattın benim kafamdaki 3 yıllık hikayesini, asla çok zor olmayan muhteşem tırmanışı, temiz ve sağlam kayanın kalitesini düşündüm. Peki isim ne olmalıydı?

Arabay döndüğümüzde rotanın ismini soran Güleda'ya, -Egemen'e de danışmaksızın- "Mystic Posse" deyiverdim.

Bu isim Chad ile aramızda, belki de özellikle bu rota için konuştuğumuz bir isimdi. Çok sevdiğim Steele Pulse grubunun bir şarkısında çokça geçen Mystic Posse, eski vahşi batıda, kanun kaçaklarını yakalamak için, gaza gelip atlarına atlayan kovboy grubuna verilen isimdi. Eh, çok şükür bizler kovboy değil, sadece tırmanıcıydık. Ama bu rotanın peşine düşüşümüz oldukça mistik sebeplerle olmuştu. Üstelik sadece rotayı tırmanan Egemen ve ben değildik sözkonusu olan. Bizimle gelip destek olan Agi, Güleda ve bu rotayı ilk fotograflayan ve hayalleyen Chad ve Mary ile biz sanirim gerçekten bir ekiptik.

ROTANIN TOPOSU VE FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYABİLİRSİNİZ.

1 Haziran 2008 Pazar

Hisarcik'a Dönüş

Karakaya'ydı, Kızılinler'di, şenlikti, menlikti derken... Tırmanışsız da geçen bir haftasonunun ardından, sonunda ve nihayet biricik, eşsiz Hisarcık'imiza döndük.
Hem de bu kez, sevgili dostumuz Nedim ile birlikte.
Deredeki su pırıl pırıl temizlenmiş, otlar, ağaçlar zümrüt gibi yeşermişti. Muhteşem bazaltın ve dolayısıyla muhteşem tırmanışın kokusu burnumdaydı.

Bu küçücük kanyondaki eşsiz tırmanışın tadı ve benim için ifade ettikleri sözlerle anlatılır gibi değil. 2006 'da bir tatlı hata yapmış ve burada bir tırmanış şenliği düzenlemiştik. Katılan yaklaşık otuz kişilik grubun hemen hemen tamamının tırmanıcı olmasına, tırmanışla, süper muhabbetle ve keyifli bir kampla geçen haftasonuna rağmen, kimi yer ve çevrelerde tırmanışın son derece aşındırılması nedeniyle bu cennet köşenin geleceğinden biraz endişe duymuş ve bir daha kendi adıma buraya kitleleri teşvik etmemeye söz vermiştim.

Bu harika kaya ve süper tırmanışı sadece kendime saklamak gibi bir çabam asla olmadı. Bilenler iyi bilir, her zaman insanları, arkadaşları buraya gelmeleri için teşvik ettim. Gelenlerle birebir ilgilendim, rotaları anlattım. Ezilip tükenmesinler diye en kolay rotalardan başlayarak rehberlik ettim, emniyet aldım.

Ve bütün bu arkadaşlarım zevkten dörtköşe vaziyette ayrıldılar.

Yani düsturum hep şu oldu:

Hisarcık'ta tırmanacak, buranın gerçekten kıymetini bilecek insanlar için şenlik ve benzeri tüketim kültürünü gazlayıp kolaylaştıracak organizasyonlara gerek yok. Yanlış anlaşılmasın, şenliklerle en ufak bir problemim yok. Ben de bazen iştirak ediyorum ve çok keyif alıyorum.

Ancak benim nazarımda Hisarcık nasıl eşsiz ve özelse, buradaki tırmanış, tırmanış kültürü ve yaklaşımı da o derece özel olmalı. Tırmanmak isteyenler, eğer evlerinden kalkıp onca yolu tepip buraya gelebilirse, minik de olsa lojistik zorluklara göğüs gerebilirse ve bizim yıllardır yaptığımız gibi burada pop kültür ve şehir vesveselerinden uzak, sessizlik içinde tırmanmayı göze alırsa iste o zaman son derece eminim ki bu bölgeye gereken hakkı vereceklerdir.

Bu da herkesin harcı değil tabi.

Yani umudum, bu cennet köşeye, sadece ve gerçekten hakedenlerin gelebileceği.

Bu şimdiye kadar böyle oldu. Türkiye'de tırmanış anlayışı bu şekilde devam ettiği, balon egolar ortalıkta cirit attığı sürece zaten bu hep böyle olacak.

Muhteşem bir bölge burda hep, sadece gerçek tırmanıcıları bekliyor olacak.

22 Mayıs 2008 Perşembe

Holigan


Karakaya'nın tırmanılmayan taraflarına gittik. Bu bölge bizim daha önce Aptal Büyükelçi rotasını tırmandığımız "Okul Sektör"ün arkasında kalıyor.

Burda zor ve kolay onlarca trad rota açılabilir. Ancak karakaya standartlarında olacağı gerçeğini de akıldan çıkarmamak gerek. SOnuçta, tırmanmak isteyen ve özellikle de bir az daha yumuşak trad rotalar arayanlar için çok malzeme verecek güzel bir bölge.

Burada Benim tırmandığım rotaya "Holigan" dedik hemen sağındakini de İzmir'den Nahide lider gitti.

Drug Star


Karakaya, Tatar sektörde, oturduğum yerden izlediğim kadarıyla benim icin çok da fazla yeni rota alternatifi kalmamış görünüyordu.

Ama bu yatık çatlak da oldum olası ilgimi çekmekteydi. Evet biraz kısaydı belki ama olsun, keyifli olacağından emindim.

Tırmandık. "Drug Star" guzel oldu...

Karakaya'da Senlik ve Hot Rock Truck


Karakaya'daki tırmanış şenliğine bu yıl da katıldık. Koruluk yine güzel, ortam yine eğlenceliydi.

Üstelik bu yıl, dünyanın en ucuz overland paketi sayılabilecek Hot Rock kamyonu da oradaydı. Seyahatine Güney Afrika Cumhuriyeti'nden başlayan kamyon, Türkiye'den sonra Singapur'a kadar gidecekti. İçerdiği etaplar paket halinde satılmakta ve dolayısıyla gruptaki yuzler, sıklıkla değişmekte. Bununla birlikte işi gücü bırakmış, 7 aydır kamyonda olan ve Singapur'a kadar da gidecek tipler de vardı. Kulaga hos geliyor..

Ama onca yol ve izole bolgelerden sonra, hem muhtesem Turkiye, muhtesem tirmanis bolgeleri hem de muhtesem insanimiz Hot Rocker'leri ambole etmisti. Gunluk yemek butceleri kisi basi 1 dolar olan bu seyahatte, Anadosk'un dagittigi super kumanya, sapka, tisort vs elemanlari resmen saskina cevirdi.

Neyse, her ne kadar köyü rahatsiz edecek kadar gürültülü olsalar da, güzel arkadaşlar edindik.

Kimbilir, belki birgün Peak District ve Lake District'teki efsanevi rotaların altında bu insanlarla buluveririz kendimizi...

Fotograflar...

30 Nisan 2008 Çarşamba

Blair Bitch


Aahhh Blair Bitch!

Dokuz yıl önceydi. Sevgili kardeşim Kadri Denker ile birlikte, o yıllarda Eskişehir'de bize en yakın kayalar olan Kızılinler bölgesine sıklıkla gidiyorduk. O yıllarda bile bolt mevhumundan oldukça soğuktuk ve üç beş parça takozumuzla bizim için son derece tatminkar ve hatta superserin denilebilecek tırmanışlar yapıyorduk. Bunların arasında da hem malzemesizlikten hem de çok bir düşünsel yetkinliğimiz olmadığından arada top rope tırmanıyorduk.

Ve bazı rotalar vardı ki o zmanki hallerimizle top rope "denemekten" başka şansımız yoktu.

İşte bu dönemde görmüştüm bu hattı!

Etrafta top rope eğlenilebilecek veya ileride boltlama hayalleri kurulabilecek tonla yüzey varken beni bu hatta kendine çeken en önemli şey bir "çatlak"a sahip olmasıydı.

Bu süpernegatif rota her nekadar insanın üzerine yıkılıyor gibi görünse de en azından malzeme atmak için bir umut vardı. Kimbilir belki tırmanılabilirdi?

O donemde sinemeda izlediğimiz Blair Witch'i ürkünç sanmıştık.

Onun bir komedi filmi olduğunu bu rotaya ilk girişimde anlamıştım. Yaptığım tırmanış denemelerinde beynimde fırtınalar koparan şey, düştüğümde rotadan koparak uzuuuun bir sallanma yaşamak değil, hayalimdeki o mikro takozlu tırmanıştaki olası düşüşlerin simulasyonuydu.

Ugh!

Ve dokuz yıl sonra, bu kez yine tırmanış malzemeleriyle birlikte Mehmet Abi, Agi ben ve üstelik Kadri, hep birlikte Kızılinler'e süzüldük. Yine piknikçiler vardı.

Eski bir rotayı tırmanıp, geçmişi yad ettik. Kadri benim daha önce bu rotayı sololadığımı söyledi. hayal meyal hatırlayabildim.

Sonra Blair Bitch'e geçtik. Zaman dardı ve biz epey tembel bir günümüzdeydik. Uzun zamandır görüşmemenin etkisiyle de olay tırmanıştan çok muhabbete yönelmişti.

Ama bahane uydurmayayım. Rotaya lider giremememin en büyük sebebi, geçmiş kabusumun halen ilk günkü gibi canlı oluşuydu.

Üstelik rota inanılmaz zor hamleler içeriyordu.

Kadri'nin emniyetiyle yükselmeye başladım. Bir hamle, bir hamle daha... Geçen zaman bana yardımcı olmuştu, iyi gidiyordum... Derken ortadaki büyük deliğe ulaştım ve bir hamle daha yapabildim.

Ve rotadan kopuş geldi.

Geçmişte rotada verdiğimiz emeğe rağmen bu sefer ilk girişte son ulaştığım noktadan daha yukarıya ulaşmıştım. Evet bu rota benim için mümkündü.

Ama çoook çalışmak kaydıyla. Ama bilirsiniz bende "rota çalışmak" diye bir kavram yok. Deniyorum, çıkabilirsem ne ala, çıkamazsam bir daha ki sefere.

Umuyorum, Blair Bitch hep arada bekliyor olacak. Ve ben elime geçen her fırsatta deneyeceğim.

Gelecek sefer lead olarak!

FOTOĞRAFLAR

28 Nisan 2008 Pazartesi

Karakaya


Güle oynaya bir yolculuktan sonra, sabah saat tam 9'da Ankara'daydık. Arabayı dörtlüler yanık vaziyette bırakıp, koşarak Bulgaristan Büyükelçiliği'ne gittim. Güvenlik görevlisi pasaportumu getirdiğinde, bozuk Türkçesiyle "Red!" demesin mi?

Neden reddolunduğum konusunda hiçbir fikrim yok ama sonuç itibariyle bizim Vratza seyahati suya düşmüştü.

Şoku atlattıktan sonra, "Buralara kadar gelmişken Karakaya'ya gidelim" dedik ve zaman kaybetmeden yola düştük.

Karakaya boş ve çok keyifliydi. İlk gün tırmanamadan yağmur yağdı ve tek tulumla çok da sıcak olmayan bir gece geçirdik.

Ertesi gün, akşam 6 gibi Eskişehir'e yollandık ama Karakaya'yı terketmeden önce yeni bir rota tırmanma imkanım da oldu. İlkokulun karşısındaki, "Okul sektör" diyebileceğimiz blokta çıktığım rota, Karakaya genelindeki gibi oldukça yosunlu bir offwidth ile başlıyor ama tepede harika bir baca ile kulenin tepesine bağlanıyor. Bacanın iç kenarı daha kolay bir tırmanış sunsa da, dış tarafı daha uzun ve keyifli. Tradseverler için değişik ve hoş bir rota.

Ankara'da çalışıp, Karakaya'da tırmanmaya gelen diplomatik temsilci arkadaşlarımız alınmasın ama yaşadığım gereksiz deneyimden sonra rotayı içtenlikle şu şekilde adlandırdım;

APTAL BÜYÜKELÇİ

Fotoğraflar

22 Nisan 2008 Salı

Road trippin


Güzeeeel....

İşte yollara düşüyoruz. Bugün 22 Nisan, doğumgünüm. Ve yarın sabah erkenden Bulgaristan'a doğru yola çıkıyoruz.

Planımız, Sofya'da evimize yerleşip, biraz dinlendikten, şehri dolaşıp, arkadaşları gördükten sonra harika tırmanış bahçesi Vratza'ya uzamak.
Vratza oldukça yüksek kireçtaşı kayalara sahip, spor ve trad rotaların birarada olduğu, güzel bir bölgeymiş. Gidince göreceğiz. Belki başka yerlerde de tırmanabiliriz, şu an için bilemiyorum. Bu Bulgaristan'a ilk gidişim olacak.


Malzeme sepetini hazır ettik...

Hic bi halt anlamadığım topolara internetten baktık...

Arabanın yağı, suyu tamam...

Eh, hadi gidelim o zaman! Yazmaya çalışacağım!

Siddharta


Geçen hafta günübirlik Ankara'ya gittik.

İşlerimizi öğleden önce hallettikten sonra Aydın Abi'nin Tunalı Hilmi civarlarında yeni açtığı mekanı Siddharta'yı ziyaret ettik. Ben, Afrika seyahatim öncesi kendisiyle yine burada görüşmüştüm ama mekan şu anki halinden oldukça uzaktı.

Geçen zaman içinde, eksikler tamamlanmış, harika alternatif bir mekan oluşmuş. Hem birşeyler yiyip içebileceğiniz, hem de harika film, video, slayt gösterileri izleyebileceğiniz, hoş değişik yaklaşımlı bir mekan.

Üstelik içeride tırmanış ve doğa sporları malzemeleri bulmak da mümkün.

Elinize sağlık. Blues Bar'ın ardından yeni ve güzel bir esinti geliyor umarım...

13 Nisan 2008 Pazar

Gerçek tırmanış! Her zaman!

Geçen cuma ani bir kararla Tokat, Turhal'a amcamı ziyarete gittik. Girişte gözüme takılan kayalardan birkaç fotoğraf alabilmek için lastik havalarını bahane ederek bir benzin istasyonuna girdim. Büyük ve yüksek bir kaya bandı üzerine serpilmiş birçok çatlak beni gerçekten heyecanlandırdı.

Kayalar ilk bakışta genel anlamda sağlam görünüyor ancak gerçek durum ancak gidip dokunduğumuzda anlaşılabilir sanırım. Ama ne olursa olsun, diğerlerine ek olarak yandaki fotoda görünen sağa dönük dihedral üzerindeki bu düzgün çatlak beni gerçekten çok heyecanlandırdı. Fotografa yakından bakmaya çalıştığımda birtakım emniyetsiz (runout) etaplar gördüğümü sandıysam da bu da açı itibariyle yanına gitmeden anlaşılacak gibi görünmüyor.


Bu yaz oldukça yoğun ve meşgul geçecek gibi görünüyor ama bu rotalara girecek bir partner bulabilirsem, en azından bir haftasonu için mutlaka gitmek ve hiç olmazsa fotodaki bu rotayı denemek istiyorum.

Hmm... Gerçekten heyecanlandım ve bu duyguyu seviyorum. Eee? Var mı benim koku duyguma güvenen ve bir haftasonunu kalabalık tırmanış bahçeleri yerine Turhal'da geçirmek isteyen?

Tırmanışta keşif duygusu? Gerçek tırmanış? Haydi bakalım!

8 Nisan 2008 Salı

Al abi al! O paraya değer, süpermiş bu...


Gerçekten çok uzun zaman olmuş malzeme dükkanlarının internet sitelerine bakmayalı.
Sebep?
Sanırım, hem öğrencilik yıllarımda, o dönemin yarım yamalak harçlıklarıyla aldığım malzemeler bana fazlasıyla yetiyor hem de dağcılık ve tırmanış mantığım devinip kendini bulalı biraz zaman geçti galiba.
Internette gördüklerim beni epey şaşırttı doğrusu. Kışın dağlara giderken tek seçenek olarak giydiğimiz pamuklu eşofmanlardan ve şehir botlarımızdan bu yana gelinen nokta hem çok etkileyici bir o kadar da tiksindirici geldi bana. Zaten bu durumun, premature dağcılarımız üzerindeki sonuçlarını dağlara gittiğimizde sıklıkla görüyorum. Küçük bir servet tuttuğu her halinden belli olan, altındaki kişiyi öldüresiye ezen, içi fetiş imajının etkileriyle doldurulup şişirilmiş dağ gibi çantalar...

O kısacık zamanda internette neler görmedim ki? İnanılmaz fiyatlara ceketler, pantolonlar, ayakkabılar, bereler, fenerler... Pekçoğu tırmanış veya faaliyetin kendisiyle direkt ilgili olmayan, kişilik ve statü arama pusulaları.

Ve insanlar bunları deli gibi satın alıyor. Şaşkınım biraz..

Meşhur Intersport mağazaları Kayseri'ye ilk açıldığında, satamadıkları için büyük indirime giren LaSportiva kaya ayakkabılarından kendimize, eşe, dosta falan derken tam 11 çift satın almıştık. O güzelim el yapımı Mythos'lar, "tırmanış tüketimi kültürü" yontucularımız tarafından yeterince pompalanmadığı için, tırmanıcılarımız tarafından pek rağbet görmemiş ve fiyatı indirilmişti. Eh bu da bize yaradı, heh!
Neyse , o günden sonra bizi süper yağlı gören mağaza müdüresi hanım ağa, bize yolumuz her düştüğünde büyük hürmet göstermekten geri durmadı. Bunda, bu tarz konularda pek hesap yapmayan sevgili abimin birkaç ağır alışverişinin de etkisinin büyük olduğunu kabul etmeliyim hani.
Sonra AKUT Kayseri'den birkaç arkadaşım, çanta ve ayakkabı almak istediklerini söylediler ve beni de yanlarında Intersport'a götürdüler. Birkaç boktan ayakkabı ve çanta gösterildi. Uygun bir dille biraz pahalı olduklarını söylediğimde, mağazanın pek hanımefendi müdüresi kendi kendi konuşup, homurdanan nezaketsiz ve çirkin bir yaratığa dönüşüverdi. Bu malzemelerden ve kalitesinden anlamayan "kolay kaz" değildik anlaşılan. Gereksiz muhabbeti hemen kesip oradan ayrıldım. Karşı karşıya kaldığımız çirkin durumu Intersport'a yazayım istedim ama sonra şöyle düşündüm. Ne gerek var? Kendilerine ve personellerine çeki düzen verip bu geçirme işlemini daha güzel yapsınlar diye mi onları uyaracağım?
Canları cehenneme :)

Evet, bir noktada ben biraz şanslıyım. Zaman zaman seyahat imkanı bulduğum için, yurtdışından çok ucuza temin edebiliyorum birtakım ihtiyaçlarımı. Üstelik emniyet kemerim de dahil olmak üzere pekçok malzemem de ya ikinci el ya da hediye.

Vallahi bilmiyorum. Optimumdan minimuma çoktan atlayan dünya alpinizmi bir kenarda dururken, bizim hala katırlığı özendiren ve beraberinde yüklü paraların birtakım yerlere göz göre göre akıtıldığı ülkemizde bunları yazasım geldi.

Şunu söylemek isterim.

O parlak markalı malzemelerin kalitesi, güzelliği, işlevselliği, koruyuculuğu ve/veya diğer başka yönlerinin ispatı için gözlerinizin önüne sunulan kahraman ve rol modellerin pekçoğu sandığınız kadar da iyi değiller ve kullandıkları o fiyakalı tişört veya aksesuarlar onları daha iyi yapmıyor.

Sadece ve her zaman size fazla yükleme yapılıyor, bunu unutmayın.

İhtiyaçlarımız oranında ve yönünde iyi malzemeyi alıp kullanmak gerekli ve önemlidir. Ama bir tüketim çılgınlığına bürünmüş, üstelik de dünya fiyatlarının çok üstünde sizlere "giydirilen" bu malzemeleri almadan önce lütfen daha çok düşünün. Siz merak etmeyin, o ithalatçılar ve dağıtıcılar aç kalıp, sizi de malzemesiz bırakmazlar. Benim tavsiyem, bu ülkede friend fiyatına tricam, çadır fiyatına pantolon almak zorunda kalan veya o fiyata trekking ayakkabısı diye uyduruk bir spor ayakkabı almak zorunda kalan sevgili tırmanıcı arkadaşlarıma.

Jimmy Dunn, şöyle demiş: "A rope, a rack and a shirt on your back!"

Dünyanın parası yatırılarak alınan çantalar dolusu malzeme ve bu malzemelerle yapılan artistik ama içi boş faaliyetlere hiç değinmeyeceğim bile. Belli ki onlar da aynı yolun yolcusu, aynı tekerin dişlisi.

Tırmanmak, dağlara gitmek ve mutlu olmak için öyle çok fazla malzemeye ihtiyacınız yok. belki birgün bunun üzerine de yazarım. Şimdilik şöyle bitireyim:

Malzeme fetişine kapılmayın!

28 Mart 2008 Cuma

Birkac video...

Kameramız olmadığı için fotoğraf makinesiyle cekmis de olsak, montaj ve işleme üzerine hicbirşey bilmiyor da olsak biz çok eğlendik yaparken.

Fight Club
Hava Akini
Solo
Takozların Efendisi

Bundan sonra Youtube ekledigimiz yeni videolar da otomatik olarak sağdaki kanalda yayınlanacak.

26 Mart 2008 Çarşamba

Üçkapılı

Uzun geçen kışın ardından, sezonu gerçek anlamda geçen haftasonu açtık. Niğde'den arkadaşlarla birlikte, toplam 9 kişi, piknik havasında, Niğde-Çamardı arasındaki Üçkapılı Köyü'ne gittik. Çevresindeki karika kayalarla çok güzel bir kısa kaya mekanı sunan bu köy ileride de bizim için önemli bir bouldering durağı olacağa benziyor.

Aracımızın iki kez çamura saplanması nedeniyle verdiğimiz uğraş, epey zamanımızı alsa da yine de son derece güzel ve keyifli bir bouldering günü geçirdik. Zaten gün boyu sürecek tırmanışa yetecek enerji hiçbirimizde yoktu aslında. Oldukça hamlamış ve güçsüz hissettim kendimi. Ama öte yandan da tırmanış herzamanki gibi çok güzeldi ve kayaya dokunduğum andan itibaren ne ara vermiş olmanın ne de antrenmansızlığın hiçbir anlamı kalmadı. Tırmanış tırmanıştı her zamanki gibi!

Biraz da bölgeyi değerlendirecek olursam, yumuşak zemin üzerine yerleşmiş kayaların, kolay ulaşımız ve huzurlu tırmanış ortamının hakkını vermem gerekir. Niğde'ye yaklaşık 30 km mesafedeki köy (Kayseri'ye 120km) bizler için makul bir mesafede. Ne de olsa Nigde'ye sıklıkla gidiyoruz. Kaya dokusu ise gerçekten bambaşka. Krimpler, her boyda cepler, delikler, kenarlar ve sloplar bulabileceğiniz bu kayalar aynı zamanda çatlaklar da barındırıyor. Çoğu zaman mindere bile ihtiyacınız yok. İnişler hep çimenli yumuşacık zemin üzerine..

Sırtınızı yere koyup başlayabileceğiniz kadar alçak problemler de var, super havadar highball rotaları da. Şimdiden güzel rotalar oluşmaya başladı bile.

Her ne kadar tırmanıştan çok araç kurtarma operasonları görülse de fotoğraflar için

tıklayabilirsiniz.

Nurettiz Özcan

22 Mart 2008 Cumartesi

"Geleneksel tırmanış" bahaneleri :))

"Geleneksel tırmanış" bahaneleri, öncesinde ve tırmanış sırasında :))

* Bu ayakkabı uygun değil, sert tabanlıları getirmeliydim!
* Güneş gözümü aldı yaa...
* Tırnaklarımı kesmeyi unutmuşum..
* Ben bunu çıkardım aslında ama partnerim gelemezdi. O yüzden yani.
* Tam girecektik rotaya, ama başkası vardı.
* Ya şu bulutlar çok ağır. Bizi rotanın ortasında yakalamasın şimdi.
* Tırmanırım da, bu ip eski, üzerine düşmek istemiyorum.
* Tırmanırım da, bu ip yeni, üzerine düşmek istemiyorum.
* Of yemeği çok kaçırdım.
* Bugün yeterince beslenemedim.
* Bu pantolon hareketimi çok engelliyor da...
* Tüh, şortla gelmeseydim keşke! Rota da süper görünüyor valla..
* Kilit geçen seferkinden daha zor gibi geldi nedense..
* Bi tutamak falan kırılmış olmalı..
* Bu rota için çok erken
* Bu rota için çok geç
* Etrafta boltlu rota var mı? Biraz ısınsak?
* Kahretsin! Kilidin betasını almayı unuttum... İndir!
* Tutamaklar gittikçe daha da kayganlaşıyor. Çok kişi tırmanıyor bu rotayı yaa..
* Abi çok farklı yaaaaa...
* Yani (bazalt, granit, kumtaşı, kireçtaşı, quartzite, gritstone, toz, çamur, ot) a alışkın değilim anlatabiliyor muyum!!
* Ohoo, abi biz kilo almadan önce...
* Yani biz üniversitedeyken...
* Aladağlar'da tırmanmadığımız duvar kalmadı.
* Şimdi milletin boltladığı o kayalarda biz ipsiz tırmanırdık!
* Tüh ya! DMM 2 numara stoperim evde kalmış. Neyse bi dahaki sefere...
* Bu nasıl tırmanış mekanı ya? Hiç hatun yok mu çevrede? Motive olamıyorum abiii!
* Sen lider git istersen. Yani benim için farketmez..Hiç öyle komplekslerim yok

:)))

Men Seeking Women!

Men seeking Women:

Trad Guy: SWM, 32, living out of Toyota Tacoma, occasional carpentry work, 8-month stints in Pakistan, and weekend trips to the Creek with my dog, Denali, seeks similar female, age 16-25 (older women need not apply, unless they're Sugar Mamas), for companionship and adventure. Hobbies: burping, farting, crack climbing, loitering, poverty, alcoholism, and Going Big. Oil my cams, beeyotch!

Sport Guy: SWM, 22, divides time between basement of parents' house, Wal-Mart parking lots, and National Forest land, with yearly trips to the south of France (Sport climbing only — no art or culture bullshit!) to clip bolts and work 8c routes. Hobbies: self-importance, stick-clipping, burping, farting, bulima-rexia, tee-totaling, tantrums, belayer humiliation and compulsive rest-day ice-cream bingeing. Flake the fucking rope!

Bouldering Guy: SWM, 18, lives at home with mom and dad, virgin and/or repressed homosexual who enjoys venting his pent-up sexual angst on Internet message boards. Hobbies: brushing holds, scowling, pouting, V-bouldering, shirtless bouldering, grunting, sweating, campus boarding, Ganja, burping and farting. I wanna find some chick to f--k on my crashpad!

Alpine Guy: DWM, 46, veteran of seven failed marriages, 12 kids, seeks any woman who will have me at this point. Hobbies: Grade V and up routes, suffering, freezing, thousand-yard staring, burping, farting, grant-mongering, poverty, alcoholism. It's been a long, cold road. ...

Wall Guy: SWM, 30, loves long, ponderous days up on the Big Stone, nailing and pounding, wedging and widgeting, jugging, hauling, eating peanut butter rolled up in newspaper and boiled sock soup, and shitting into a tube. Hobbies: Wall climbing, canning, dumpster diving, alcoholism and wall climbing. Could you buy me a slice of pizza?

M12 Guy: SWM, 23, dry tooler (leashless) seeks woman for friendship, partnership, or to go hang out in some cold, miserable, seepy limestone cave in mid-winter while I hack away at a three-foot-long, piss-stained icicle screaming: F--k! F--k! F--k! Hobbies: Sharpening my tools, talking "double digits," and keeping it real. Can I get a quick, seven-hour belay on Le Smut du Merd (M11)?

Geleneksel Tırmanışın Gelenekleri


Eğitim programı dahilinde, telli ve yaylı takoz kullanımını işlemeyen, bu malzemelerle istasyon kurup emniyet alma ilkelerini göstermeyen, eminim ki hiçbir kulüp veya dernek yoktur. O eğitimi alan herkes de olaya son derece ilgiyle yaklaşır, teori paragraflarını ezberlemekle uğraşır ve hatta bu işi rüyalarının ve malzeme fetişinin bir parçası yapar. Geçen zaman içinde malzemeler konusunda “engin” bilgi sahibi olunur, üreticilere göre malzemelerin özellik ve avantajları bilinir hatta iş çığrından çıkarılıp renkli takozların ham olanlardan daha iyi yüzey sürtünmesine sahip olduğu gibi boş inanışlar bile yaratılır. Kağıt üzerinde fizik problemleri çözülür, şekil şartları en üst standartlara ulaştırılır.

“Dağcılık Eğitimi” teorisini yalayıp yutan bu başlangıç insanlarının büyük bölümü, o ilk yıllarda yakaladıkları her toplu faaliyet ve organizasyona giderler. Yurdumuz büyük dağlarına ek olarak, tırmanış bahçelerimizde düzenlenen bu şenlikler hem yeni insanlarla tanışmak hem de öğrenilen teknikleri uygulayıp, yaldır yaldır parlayan malzemeleri denemek için güzel bir fırsattır. Spor rotaların açıldığı o büyüleyici kaya yapılarının eşsiz güzelliği, spor tırmanışın kimi kaygı ve tehlikelerden arınmış zorluğuyla birleşince, insanları süratle içine çeker, büyüsüyle ve ortamıyla kendine bağlar. Limitleri esnetmek için ip, emniyet kemeri ve bir düzine arabant yeterlidir artık. O takozlar daha başlamadan sonlandırır görevlerini çoğu zaman.

Belki bu yüzdendir, insanları büyük çoğunluğu dağa gittiklerinde geleneksel tırmanıştan korkar ve çekinirler. Kısa ve zor olmayan etaplar bile insanların gırtlaklarını kurutur, kabusa dönüşür. Belki bu yüzdendir ki, onbinlerce dağcısı, binlerce spor tırmanıcısı olan bu ülkede geleneksel tırmanış rağbet görmez, yeni geleneksel rotalar parmakla sayılacak kadar az açılır, açılan rotaların tekrarları ya gelmez ya da hep aynı isimlerden gelir. Belki bu yüzdendir ki, Aladaglar’da altmış-yetmiş yıl önce açılan rotalar, süper teknik ve bilgili bu insanların çoğunun hedefi haline yıllar sonra gelebilir.

Ama geleneksel tırmanış güzeldir ve çok değerlidir!

İnsanları geleneksel tırmanıştan “geleneksel şekilde” soğutan ya da işlerini zorlaştıran birkaç bariyer ve çözüm önerileri üzerine yazmak istiyorum.

Geleneksel tırmanmak, tırmanış teknikleri ve malzemelerini iyi öğrenip bunları iyi uygulamaktan ibaret değildir. Son derece önemli olan bu temellere bilinmezleri, beklenmeyen durumları ve korkuyu da eklememiz gerekir. Ancak bu karışımın sindirimi iyi yapıldığında tırmanıcı geleneksel tırmanışın inceliklerine hakim olur ve aldığı keyfi katlayarak artırabilir. Aksi takdirde, aşırı korku uzaklaşmayı ve soğumayı getirir.

Lider tırmanışa uygun koşullarda geçmeden önce yapılması gereken en önemli işlerden birisi hiç şüphe yoktur ki, bol bol artçılık yapmaktır. Artçılık, sizin lider tırmanış yeteneklerinizi geliştirmez, sadece ortama uyum sağlamanızı, malzeme yerleşimlerini görmenizi ve olayı anlamanızı sağlar. Tecrübeli bir tırmanıcıyla çalışmak son derece güzeldir ama tabii ki her iyi tırmanıcı iyi bir eğitmen olmayabilir.

Kuşkusuz herkesin fikir birliği edeceği konu ilk lider tırmanışların son derece kolay etaplarda yapılması gerektiğidir. Bununla birlikte benim büyük ısrarım, tecrübeli kişiler için bile her fırsatta ve bol bol limitlerden daha aşağıda rotaların tırmanılması gerekliliği üzerinedir. Bu görece kolaylık size yerleştirdiğiniz malzeme üzerine yoğunlaşma şansı verir ve unutulmamalıdır ki siz ne kadar deneyimli olursanız olun kaya yapısı her zaman değişkendir ve malzeme tepkilerine hakim olabilmek gerçekten çok çalışmayı ve tırmanmayı gerektirir.

Görece kolay rotaları tırmanmak sadece malzeme yetkinliğinizi artırmaz. Aynı zamanda rota okuma, ip yönetimi ve planlama gibi konularda düşünebilmeniz için bakışlarınızı yukarıda tutabilmenizi sağlar.

Tırmanış emniyet malzemelerinin, sandığınız kadar sağlam ve güvenilir olmadığını hatırlatmak isterim. Tırmanırken yaşayacağımız hiçbir tecrübe laboratuvar şartlarında oluşmaz ve malzeme güvenlik verileri bir yana, önemli olan oları nasıl kullandığınızdır. Asla abartmayın ama tırmanırken yeterince malzeme taşıyın ve onları kullanın. Tırmanırken “yeterince” ara emniyet atmak yanlış değildir ve hayatınız için önemlidir.

Ara emniyetsiz uzun geçişlerden önce veya kilitlerden önce birden fazla ara emniyet koymaya gayret edin. Heryerde söylendiği gibi, kilit etap öncesinde iki tane süper malzeme yerleştirmek, kilit hamleler esnasında yerleştirmeye çalışacağınız yarım yamalak malzemeden çok daha iyidir.

İçgüdü ve düşünceleriniz geleneksel tırmanışta kulak vermeniz gereken en önemli cümleleri kurar. Ne emniyetçiniz, ne eğitmeniniz ne de bu yazı sizin herhangi bir tırmanış esnasında alacağınız kendi kritik kararınızdan daha doğrusunu söyleyemez. Ancak siz yerleştirdiğiniz malzemenin durumunu ve tırmanışın genel gidişatını değerlendirebilirsiniz. Dışarıdan sarfedilen teşvik dolu hiçbir söz, o zor hamle için sizi son yerleştirdiğiniz son çok iyi takoz kadar motive edemez, etmemelidir. Unutulmamalıdır ki, sizi aşağı tükürecek bir hamle her zaman vardır ve önemli olan o hamleye yaklaşırken neyi nasıl yaptığınızdır.

Lider tırmanış tekniğini yerde öğrenmek gereklidir ama bu lider tırmanışı öğrenmek değildir!

Rotayı aşağıdan bakarak başarılı şekilde analiz edebilmek kuşkusuz tecrübeyle doğru orantılıdır. Özellikle daha önce tırmanılan benzer yapılar fikir sahibi olmak açısından önemli ipuçları verirken, tırmanıcıların çok büyük bir yüzdesinin rotayı aşağıdan yorumlama konusunda bocaladıklarını görürüz. Rotayı analiz edebilmek sadece çürüklük ve gerekli malzeme açılarından bakabilmekten ibaret değildir. Kimi etaplar, doğru malzeme bilgisini ve sağlamlık fikrini son derece doğru ve süratli şekilde verir, rotanın kilidi son derece bariz olabilir ve tırmanıcıya gayet mümkün görünebilir. Ancak, aynı rotanın devamlı zorluğu ve dinlenme noktaların kıtlığı, analizi yapan tırmanıcıyı beklediğinden çok zor durumlara sokabilir. Çok ip boylu rotaların genel zorluk yorumlamalarını bir kenara bırakırsak, altına geldiğimiz her bir tek ip boyu için bu analizlerin tekrar yapılması gereklidir. Unutulmamalıdır ki çok büyük dertler için bile 10 metre yeterli olabilir.

Tırmanış ipini yönetmek, şirket yönetmeye benzer. Şirket çalışanlarını aynı ortak ana hedefe yöneltmek nasıl önemliyse, ipinizin doğrultusunu koruyabilmek de o kadar önemlidir. Sizi aşağı bağlayan ip yumuşak başlılıkla size itaat etmeli, bir dediğinizi iki etmeden gösterdiğiniz yöne gidebilmelidir. Dolayisiyla ara emniyet atarken iyi düşünülmeli ve yerine göre uzun ara bantlar kullanılmalıdır.

Nurettin Özcan

Kös kös...


Bati Afrika'daydim. Gana, Fildisi Sahili ve Nijerya..

Obsesif bir ucube gibi hissediyorum. Sen kalk burdan taaa oralara git ama orda gecirdigin sure icinde bile kafan hep tirmanisla mesgul olsun, tirmanis ozlemiyle yan! Mesguliyet derken, bir plan falan da degil hani, tirmanis. Sadece tirmanmak bir sekilde..

Isler, gucler ve havlar nedeniyle kis cok uzadi tirmanissiz donem. Dort gozle bekliyorum, tirmanis baslangicini. Guneye falan da gidemiyorum ki zamansizliktan... Evde, bodrumda kucuk bir duvarim var ama iyice nefret eder oldum plastikten. Aylardir kapisini bile acmiyorum zaten.. Kendimce kisa kayaya gideyim istiyorum, kayalarin alti yarim metre kar!

Ya sabir...

Aladağlar'ın kireçtaşı ciğerleri


Aladağlar'a gittik, biraz yürüdük yılbaşından önce. Daha once gitmediğim yerlerden gördüm Aladağlar'ı, farklı açılardan baktım.. Düşüncelerimi de serbest bırakayım istedim, fikirlerin akışını görmek için..

Ve hatta kendi tırmanış ve dağcılık geçmişimi de bir kenara bıraktım. Evet bu konuda dürüstüm, kendi yaşanmışlıklarımın ötesinde düşünmeye çalıştım.

Anlayamadım.. Hak veremedim...

Bu dağlarda neden boltlu rotalar olması gerektiğini anlayamadım.

Kış


Kış... Günler tırmanışsız geçiyor. Tırmanmak için ne vakit var, ne de partner.. Biri olduğunda biri olmuyor bir şekilde...

Toni Kurz


Gecen hafta Hisarcik'a gittigimde, biraz da partnersizlikten, ATC'yi bizim Hayri Abi'nin eline tutusturup, kendimi top rope tur yapmaya vermistim. uzun zamandir "gercekten" tirmanmayan vucudum gercekten antrenmana ihtiyac duyuyordu.

Iple cektigim bu haftasonu ise yagmurlu, karanlik bir cumartesi ile bir sol krose dayamisti bana adeta...

Ama Pazar, tek kelimeyle mukemmeldi!

Once isinmak icin Barb Wire'i tirmandim. Ardindan da Ghion ve Fight Club'u gonderdim. Barb Wire ve Ghion'da beni takip eden Salih, gozune kestirdigi Fight Club'da ise havluyu cok erken atti. Son actigimiz hatlar olarak bu rotalar hem cok keyifli hem de kullanislilar.

Yemek sonrasi, daha onceden niyetlendigim halde, giremeden eve donmek zorunda kaldigimiz bir hatta yoneldim. Butun Hisarcik rotalari gibi o da son derece mutevazi davetkar ve "kolay" gorunuyordu. Eh, en azindan Hisarcik'da bu uckagitlara aldanmayacak kadar tecrube sahibi olsam da, rota bir miknatis gibi beni kendine cekiyordu.

Ringlock ve/veya layback gecmek zorunda kalinan ve yetmezmis gibi hemen tepesinde, puruzsuz, acimasiz bir offwidthle devam eden koca bir balkon, ardindan kisa bir rahatlama ve tepede yine parmak-ringlock ebatlı negatif bir balkon daha. Birinci balkonun girisinde 2 hamle yapaylamak zorunda kalsamda, offwidth'i cigliklar atarak ve kendi kendime yuksek sesle telkinler vererek zorlukla geciyorum. Beni delicesine emen bu etaptan sonra da, yukaridaki etap da tuz biber oluyor. Ama rota tek kelimeyle "mukemmel". Saniyorum, rotayi temiz cikabilirim. Uzerinde epey dusundum. Mutlaka tekrar ve onay gerek ama sanirim bu rota benim Hisarcik'ta actigim en zor rota ve sanirim VIII derecesini hak ediyor. Hisarcik'ta daha zor rotalar su anda mevcut ancak pek azi "temiz" yani oturmadan ve/veya asilmadan cikilmis durumda.

Guzel haber yani.

Gudulenisim yuzunden, rotanin beni nasil yiprattigini pek hissedememis olmaliyim. "Sogumak icin" Buyuk Esek'e girdigimde anladim "Hanyayi Konyayi". Hem catlagin ici islakti hem de bende derman kalmamisti. Bacaklarim, kalcalarim ve sirtimdaki hamligi su an bile hissediyorum.


Rotaya Toni Kurz ismini verdim. Bana oldum olasi buyuk ilham veren eski dagcilarin ve hayatlarini Eigerwand ilk tirmanisi icin feda eden buyuk tirmanicilarin icinde, ekip arkadaslari oldugu halde sonuna kadar yasama savasi veren ve insanustu cabasi sonunda kurtarma ekibine ulasmak uzereyken hayatini kaybeden Toni Kurz'un ismini...

http://picasaweb.google.com/nurettin.ozcan/ToniKurzVIIIIlkCikis
http://hisarcik.tripod.com/id83.html

Defender & Ranger


Bayramin ikinci gunu sabah, Agi'yle dustuk yola.. Ramazan sonrasi mahmurluk, cok uzun suredir tirmanissiz kalmislik, ufak sakatliklar... Aladaglar'a dogru yoldaydik yine iste. Niyetimiz dagin yukseklerine gitmek degildi bu kez, biraz asagilarda kalip kaya tirmanmak, arkadaslarla guzel vakit gecirip, "bayram" yapmakti.

Bayramin ikinci gunu, Cimbar'da bir rota tirmadik. Tekrar kayaya dokunmak guzeldi dogrusu. Aksama Nedim ve diger arkadaslar geldiler. Soba basinda sohbet, muhabbet, aksama guzel yemek...

Ertesi sabah kalkip, Nedimlerin yeni toplayip, AKUT'a kazandirdiklari Land Rover DEFENDER ile agir agir Emli yollarina dustuk.

Sari Memetlere ulastigimizda kimsecikler yoktu. Esen serin ruzgari bunyede ilistirabilmek icin kayalara dadandik. Nedim bir tarafta diger arkadaslar icin bir top rope istasyon kurarken, Mustafa ile ben de yeni bir rota ciktik. Gayet keyifli, bol emniyetli bir rota. Ve mazeret ustalarina kacis birakmayacak sekilde, kolay (IV), bol emniyetli ve tabii ki geleneksel!

Ardindan biraz daha asagiya inip gelirken gozume takilan hatta girdik. Tutamak ve basamaklari rahat olsa da devamli zorlugu ile antrenmansiz ve soguk bedenimi iyi hirpalayan ama sundugu keyifle herseyi unutturan harika bir hat. Bomba gibi saglam kaya uzerinde son derece guzel malzemeler ve hamlelerle yaklasik 25 m.lik bir rota. Tepede ust uste duran iki kum saati ve kontra olarak iki friendle aldigim istasyonda Mustafa'yi beklerken, asagidaki kirmizi beyaz arazi araci surekli gorus alanimdaydi.

-Nedim! ne koysak ya bu rotanin adini?
-Bilmem?
-Defender?
- :))

Asagi indikten sonra, diger rota icinde benzer konusma gecti. Onun ismini de Nedim'in almayi dusledigi aracin ismiyle eslestirdik "alakali" olsun diye. Ranger :)

Sari Memedin Yurdu, 14.10.2007
Ranger, IV
Defender, VII

Fotograflar;
http://picasaweb.google.com/nurettin.ozcan/DEFENDERVIIILKCIKIS02

Proje

Bir catlak hatti var... Bu hatti Chad ve Salih kesfettiler. Chad Amerika'ya donmeden once bu hatti biraz calisti ama basarili olamadi. Sagi solu kaymak gibi puruzsuz, negatif bir yuzeydeki 1-1,5 cm genisligindeki bir catlak. Az da degil hani 20-25 m var.

Ilk gordugumde icimi titretmisti -hos bu durum halen degismis degil- bu hat. Chad'in de perisan halini gordukten sonra epey abandone olmustu zihnim.

Sonra zaman icinde rotaya karsi bir arzu olusmaya basladi bende. Tirmanissiz gecen son donemin ve Ramazan boslugunun etkisinden midir bilmem, gidip rotayi denemek icin bir istek duyuyordum icimde.

Derken Salih ve Ben, Salak ile Avanak, Pazar sabahi sahur vakti dustuk yola. Arabayi park ettigimizde gun agarmamisti henuz. Sirtimizda cantalar, kafamizda bereler ve rotanin ustundeki buyuk ve curuk bloklari temizlemek icin getirdigim bir "kazma" ile yoldaydik iste... "Uc kazma birlikte yoldaydilar" mi demeliyim acaba?

"Olum koylu, jandarma falan bizi boyle bu saatte gorse, defineci diye kesin iceri alir"...

Sabahin kor saatinde, kendini pek hissettirmeyen ama kaslari kaskati kesen ince sogugun esliginde kendimizi rotaya verdik.

Epeydir tirmanmiyorum, sol omzumda sakatlik var, ustelik isinmadim... Ilk buyuk zorluk yerden 3-4 m. yukarida basliyor. Sag elin parmak uclarini ancak sokabildigim dusey bir tutus, kotu ayaklar...

Umutsuz gorunuyor...

Daha kolay bazi tirmanislara kacmadan once o gun icin son bir deneme yapmak istedim.

Ve bir hamle daha ekleyebildim. Ama herseyi darmadagin eden bir hamle!

Bilmiyorum, daha iyi zamanlarda rotayi biraz calismak istiyorum... Sansimi deniycem!

Ben daha once hic bu kadar zor bir rotaya girmemistim. Dolayisiyla hicbirsey kestiremiyorum. Ancak Chad, denedigi kadariyla -ki kendisi derece vermede epey cimridir- "13- (5.13-) rahat var dostum!" demisti..

Yani IX-, IX...

Mikro tikaclar ve saka gibi yayli takozlar uzerinde...

Urkunc...

Mangırcı Kuzey Duvarı'nda yeni çıkış

Eylul basinda, Tunc'la tekrar Aladaglar'da Sarimemetler'deydik. Slovak arkadaslarimiz Rasto ve Ivan Parmakkaya'ya giderken biz de malzeme ve iplerimizi yuklenip Mangirci'ya dogru hareket ettik. Yukselelim, Gorelim, tirmanalim prensibiyle hareket etmistik yine.

Zorlar cok zor geldi ve kolaylar cok kolay.. derken Girdik bir kulvara, uzuuuuuuuun runout'larla bikac ip boyu tirmandim.Derken rota bosaldi da bosaldi.. Iyiden iyiye bir keci yoluna donustu. Botlari giyip zirveye yurudukç Belki cikilmistir daha evvel, bilemiyoruz ama biz adini "Keciyolu" koyduk, gectik gittik...

Inis yolu yine sicakti. Nerden musallat oldu bilmem, arinin biri gelip gozumun tam altindan sokmasin mi! Allah'tan igneyi hemen cikardik. Hic sismedi, kizardi biraz sadece...

Aksam, arabaya atladigim gibi eve dondum.

Beraber olmak ve dagda olmak guzeldi herseye ragmen.

AVCI'nın derin anısına....


Yildiz Bati'nin ardindan kendimizi bir kez daha Kucuk Demirkazik'in kucagina attik. Ucuz tirmanislarla, yuzeyin midesine dogru yukseldik ve superkeyifli kilidi gecip, sirt hatti uzerinden zirveye uzandik.

Bu yeni rotaya, sevgili Kursat Avci'ya ithafen AVCI ismini verdik.

Tunc'un makalesi Takoz'da...

Aladağlar, Ağustos 2007



Nurcan, Aglika, Tunc ve bendeniz..
Tekepinari'ndaki kamp pek guzeldi. Yanimizda hatunlar da olunca artesi gun hep birlikte birseyler yapmak farz olmustu artik.

Agustos'un en sicak donemlerinden birindeydik ve Aladaglar, gun icinde resmen yaniyordu. Sabah kahvaltisi ardindan agir agir dustuk yola..

Nereye gidecimize bile tam karar vermemistik aslinda ama kizlara da caktirmiyorduk hani. Nurcan ve Agi gayet keyifliydiler. Ben, bunalmisligindan etkisiyle erkenden yelkenleri suya koyvermistim ama yurumekten baska da care yoktu. Tunc da, bayilmis gorunuyordu ama onun durum daha da kotuydu. Erkeklige bok surdurmek olmazdi simdi, Everest'ten yeni gelmisken...

Neyse, Yildiz Bati diye biryere tirmandik. Manzara gercekten degecek turdendi; Cagalinbasi, Besparmak, Kocasarp, Buyuk Demirkazik Dogu ve Kuzey duvarlari, Kucuk Demirkazik, Davlumbaz ve digerleri... Hepsi de butun hasmetleriyle karsimizdaydilar.

Ertesi gunku duvar tirmanisimiz oncesinde hem son derece keyifli ve rahatlatici hem de bacaklara yuk bir faaliyetti.

Fight Club


Guzel bir Hisarcik gunuydu. Guzel istim tutmus, rotalari bir bir gonderiyordum. Onceden gozumuze kestirdigimiz, ici dikenli calilarla dolu incecik bi catlagi henuz temizlemistik ve ilk tirmanisi denemek uzere hazirlanmistik.

Bi de ne gorelim?! Kafayi bulmus bir junior maganda, biraz ilerimizde tirmanan universiteli gruptaki bir kizcagiza sarkiyor...Acaba durum gercekten oyle mi degil mi falan derken, Salih o yone dogru segirtti, bense konsantrasyonu canli tutmaya calisiyordum. Sonra baktim, olay biraz buyuyor gibi, esek musvetteleri arkadaslarina sesleniyorlar.. Kavga cagrisi!

Uzerimdeki butun malzemeyi, kemeri ve kaski cikartip olay mahalline uzadim. Tirmanis modundan cikip, "dovus klubu" moduna girmistim iste. Allaaaaah!

Olay, bi sekilde buyumeden kapanmis olsa da sinirler gerilmis, tansiyonlar yukselmisti. Bilir misiniz bilmem, dizlerdeki o ince titreme vardir ya... Iste oyle girdim rotaya...VII lik bu ice catlak bana dostluk vermis olsa da, ismi olayin anlamina yakisir verdim;

FIGHT CLUB!

Saymadim ama Hisarcik rotalari 60-70 oldu mu acaba?

Saginda yenileri de var;

Barb Wire VI-
Ghion VI+
Definitely Maybe VI

Supermaynaaaaa!


Rota, girisin hemen ustunde zorlu bir balkon barindiriyor. Malzeme atmanin yanisira, pozisyon bulmak da guc... hafif absurd yani...Ama tirmanisin guzelligi de buradan gelmiyor mu zaten?

Gercekten son derece keyifli bir rota. Agi'lerin bi arkadasi varmis.. Vara yoga "Supermaynaaaa" diyen. Pek hosumuza gitmisti, rotayi boyle isimlendirdik... Yaklasik VII gibi..

Temmuz 2007

İş çıkışı akşam tırmanışları


Keske vaktim olasada daha cok gezebilsem. Bu cennet ulkenin dort bir tarafinda tirmanilmayi bekleyen tonla super kaya ve rota var, eminim.

Bu bolge de hemen Kayseri yakinlarinda, Ankara cikisinda sag tarafta. Yillar once eski "dagcilar" buraya gelip catlaklari sikkeleyerek yapay tirmanislar yapmislar burada. Sikkeler hos hatiralar olarak hala duruyor.

Ama serbest tirmanmanin zamani da geldi hani...

Kucucuk bir bolge, ise yarar ancak 6-7 rota cikar belki ama hepsi de mukemmel. Kaya Indian Creek'in kumtasi gibi gorunse de inanilmaz sert bazalt. Catlaklar tek kelimeyle mukemmel! Eller, yumruklar, offwidthler, bacalar ve parmak uclari...


Hani parmaklari iceri sokamadiginiz turden. Incecik... Of adamim, bunu yasamalisin. Ayna gibi kayada, saka gibi ayaklar uzerinde tutunmaya calistigin, 1cm lik bir catlak.. Zorlugu hisset! Aaaarrgggghhhhhhhhh....

Haziran 2007

Turning Burning Something


26-27 Mayis'ta Karakaya'daydik. Mary, Chad, Berg ve ben...
25 Cuma gecesi koruluga vardik ve epey bi insanin onceden gelmis oldugunu gorduk.

Bolca tirmanarak iki gun gecirdik. Karakaya'nin geleneksel tirmanis potansiyelinin oldukca yuksek oldugunu dusunuyoruz ama sanirim yeterince degerlendirilmiyor. Ve eger bize sorarsaniz, Hisarcik'in radikal kaya ve rotalarindan sonra, Karakaya'da tirmanmak sadece arkadaslari gorup hasret gidermeye yariyor. Cok iyi vakit gecirdik ama trad rotalar pek tatmin edici degildi dogrusu. Spor rotalardan pek anlamam ama geleneksel rotalar icin verilen dereceler fazlasiyla yumusak Karakaya'da. Orada tirmandigim Zorro, Whiplash gibi rotalara ek olarak Cesme sektordeki trad rotalarin hemen hepsini ve Guzel Catlak'i ilk goruste ipsiz serbest tirmandim.

Sanirim dereceler gercekten biraz yumusak...

Bir de yani rota tirmandik. Whiplash'in hemen sagindaki yosunlarla bezeli bu hat biraz pis gorunse de gercekten keyifli bir tirmanis sunuyor ve sanirim 25-30 m de gidiyor. O haftasonunun geyigi rotaya ismini verdi. MadRock'un yeni Super Loco'su uzerindeki alev desenleriyle bizi cok gulduruyor nedense.

Yanar doner seyler derken rotaya da bu adi verdik. "Turning Burning Something.."

Haziran, 2007