25 Ekim 2009 Pazar

Tusker


Kenya'nin en meshur ve en cok satan birasinin, burada yazmaya degecek kadar guzel oldugunu dusunuyorum.

Tusker'in tarihi oldukca eski, koloni donemine kadar uzaniyor. Kenya National Breweries'e ait firma ilk kuruldugu donemde, firmanin sahibi bir fil tarafindan oldurulmus ve bu da firmanin logosuna bir fil grafigi konulmasina, isminin de fildisinden tureme Tusker konulmasina sebep olmus. Ingilizce'de "Tusks", bazi memelilerde gorulen, cift ve sivri disleri anlatir.

Tusker her yil girdigi yarismalarda surekli olarak altin madalya kazanan, icimi gercekten cok hos ve bir o kadar da unlu bir bira. Bir gun yolunuz duserse mutlaka deneyin. ( O kadar unlu olmasa da, Etopya icin de St.George'u oneririm)

24 Ekim 2009 Cumartesi

Koca bir tarih, magrur bir bagimsizlik seruveni ve inanilmaz bir yoksulluk


Dortbucuk yilin ardindan, tekrar Etyopya’nin baskentinde, Addis Ababa’dayim.


Neredeyse degisen hicbirsey yok, hicbirsey. Ustelik yine gelip Ghion isimli, yesillikler icindeki ayni otele yerlestim. Oldukca eski bir otel, ayni paraya yeni ve daha guzel oteller oneriyor herkes ama bir sekilde seviyorum ben bu kohne oteli.. Hem sehrin en buyuk meydaninin hemen yaninda. Adamim Bob Marley icin her yil insanlarin toplandigi hatta yanilmiyorsam ot tutturmenin bile o gun icin serbest birakildigi meshur “Devrim Meydani”…Reggea’nin anavatanini Jamaika, kahveninkini Kolombiya sananlara biraz daha “okuma” onerivereyim hemen burada…


Hicbirsey degismemis diyordum. Otelden cikar cikmaz, arkadasca yanasan, yol boyu pesinden ayrilmayan, yardim havasina burunen, sonunda da para isteyen o cocuk bile degismemis neredeyse.. Sadece bu seferki beni inceden tehdit etmeye calisti, yanlis adama cattigini farkedince de “Allahindan bul, stinky dog!” diyerek uzaklasti.


Yurudum…


Yurudukce daha cok dusundum. Fakirligi, bir kez daha en aci, en ciplak gercekligiyle gordum. Pekcok yerde elim fotograf makinesine gitmedi, gidemedi. Yine cok utandim insanligimdan. Sadece ilk bakista anlayamadigim bir manzaranin ne oldugunu farkedince, cok uzaktan geri dondum. Utanarak, gizli sakli bastim kucuk makinamin deklansorune, bel hizamda saklayarak…


Beynime yerlesmesinden korkarak, kacamak sekilde fotograf makinesine hapsetmeye calistigim goruntu, kucuk bir isporta tezgahina aitti. Kucuk, on-onbes metrelik rulolar haline getirilmis, ilk anda anlayamadigim, bilincimin ihtimal vermesi bu kadar geciken bu malzemeler, kumas ya da kurdela falan degildi.


Tuvalet kagidiydi onlar!


Evet, tuvalet kagidi. Ana amaci “boku kucaklamak” olan tuvalet kagidinin, bu sekilde parcalara ayrilarak iki gariban insana ve muhtemelen, onlarin ekmek bekleyen cocuklarina umut olacagini nasil dusunebilirdim ki?

Bunu dusunemedim tabi. Ama farkettikten sonra cok dusundum, dusunmekten alamadim kendimi…


Ya, “tuvalet kagidini bile”, boylesi sartlarda tutam tutam almak zorunda kalanlar? Inanilir gibi degildi benim icin. Belki de atmosferin kendisi etkide cok fark yaratiyordu, bilemiyorum. Afrika’nin pekcok yerinde, pekcok yoksulluk manzarasi gordum. Sokak pazarlari ve saticilarinda, bizi cok sasirtacak satis sekilleri ve ortamlarina tanik oldum. Hep daha da ucuzlatmak icin, naylon posetlerin icine paketlenmis, bir icimlik sular, 20-30-40 gr’lik deterjanlar, 100 cc’lik aycicek yaglari, 70 gr’lik salca konserveleri...


Bir seferinde, ucakta elime gecen bir dergide ”dunya ekonomisinin %70’inin, gunluk geliri 1 dolarin altinda olan insanlarca yaratildigini” okumustum.


Insanoglunun kendisi icin olusturdugu dunya duzeni hic adil degil. Bugun Somali’de yasasam, korsan olmak icin hic tereddut etmezdim herhalde...

9 Ekim 2009 Cuma

Ruhum arabada uyuyordu..


Vratza'da, ismini bilmediğim, güzel, yer yer negatif, 30 metrelik bir çatlak rotası tırmanıyorum. Kaya, çatlak, hamleler, rotanın homojenliği harika...

Tek kusur, bu güzelliğin ruhunun "boltlarla" öldürülmüş olması. Ben de boltları kullanarak bu güzel çatlak hattının anlamını çiğniyorum. İndiğimde dönüp rotaya bakıyorum ve ne hissettiğimi soruyorum kendime..

"Hiçbirşey" hissetmediğimi anlıyorum maalesef...

Çatlak tırmanmak, takoz kullanmak ve bir takım "endişeler taşımak"...

Hiçbiri yoktu tırmanırken...

Huzur içinde tırmanış


Dom na Alpinista...

Vratza'daki dagevinin ismi bu sekilde geçiyor. Bu binada konaklayabilir veya çevresindeki altı çimen üstü ağaç zeminlere çadırınızı ücretsiz olarak kurabilirsiniz.

Vratza'da kayalar hemen hemen tamamen boltlanmış. Ama ek olarak çok büyük de bir geleneksel rota potansiyeli var ve hissettiğim kadarı ile çok iyi geleneksel rotalar da açılmış. Ama tırmandığımız birkaç geleneksel hatta yoğun bir sikke-bolt kirliliği vardı. Diğer daha ciddi rotalar için yorum yapamayacağım çünkü görmedim maalesef.

Yorucu tırmanış gününün ardından, bu dağevinde bulabileceğiniz çeşit çeşit yemek gerçekten büyük bir nimet ve daha güzel olan şey ise fiyatların gerçekten makul olmasıydı.

German


Bu kez Sofya yakınlarında, Lakatnik'teyiz.

Lakatnik, yemyeşil ağaçlar arasından fırlamış bembeyaz kayaları ile çok güzel bir bölge. Kayalar ve rotalar, dere tabanından oldukça yüksekte ve tırmanış başnagıçları daracık bir setten yapılıyor. Bu dar set boyunca, her yere kalın çelik halatlar döşenmiş durumda ve bu halatlar vasıtasıyla emniyetçi kendini sabitleyebiliyor. Hatta tırmanış bölgesine geçiş için oldukça riskli bir köşeyi dönmeniz gerekiyor ve yerel tırmanıcılar bunu bir avantaj olarak değerlendiriyorlar. Bu sayede onlar tırmanırken ortada kalan eşyaların, tırmanıcı olmayanlar gelemeyeceği için güvende olduğunu düşünüyorlar.

Biz buraya ayırdığımız bir gün üçünde, sadece küçük bir bantta tırmanabildik. Ancak bölge, çok daha geniş turmanış olanağı sunuyor ve yeterli miktarda, geleneksel tırmanılabilecek çatlak hatları da mevcut. Kayalar harika şekilde güneş aldığı için, kışın bile rahatlıkla tırmanılabileceğini düşünüyorum. Tekrar gitmeliyiz.

Gün biterken, arkadaşlarım bana "German Route" isminde güzel, boşluklu bir rotayı, maalesef biraz geç kalmış olarak gösteriyorlar. Isim bana rotanın bir Alman tarafından açılmış olabileceğini çağrıştırırken, aslında rotanın ilk çıkışının pek popüler abimiz Ivaylo Ninov tarafından yapıldığını, ve bu elemanın Bulgaristan'daki lakabının "German" oluduğunu öğreniyorum.

Maalesef bu güzel hat, şu anda boltlanmış durumda!

Kararan günde yapacağımız birşey yok ve bu rotayı da "trad liste"ye kaydederek eve dönüyoruz...

1 Ekim 2009 Perşembe

Konserve projeler...


Eveeet! Konserve proje hatlarına bir yenisi daha eklendi.

Abarta abarta, 7-9 gun olarak kendimize geniş geniş ayirdigimiz Ramazan Bayrami ve tatili maalesef, tirmanis acisindan pek verimli gecemedi. Soguk yagmur ve kotu hava hic imkan vermedi. Aladaglar gunlerini genelde kisa tirmanislar, uzun yuruyuslerle ve bol bol yemek yiyerek gecirdik.

Bu esnada, daha once hic gitmedigimiz bir bolgeye yuruduk. Burasi , ismini de cok iyi bilmemekle birlikte, Emli Vadisi girisinden baslayarak Yelatan'a kadar kesintisiz uzaman kaya bandinin oldugu bolge idi. Zaman zaman yagan yagmura ragmen, yuruyus oldukca zevkli gecti. Ve bir suredir de uzaktan takip edip hayal kurmakta oldugum sekliyle guzel tirmanis imkanlari barindirdigini gordum. Pek cok potansiyel rota belirledim ama bir tanesi var ki, dayanamayip, havanin duzelme trendine girdigi ilk gun, Nigde'den Dursun'u arayarak solugu altinda aldim.

Ancak sansimiza, hava acmamisti ve gercekten cok soguk bir havada titreyerek hazirlanmaya basladik. Daglarda, benzer kotu havalarda cogu zaman tirmaniyoruz tabi ama bu rota pek de oyle rahat rahat tirmanilacak gibi degildi. Acikcasi bekledigimden daha zor cikti ve bu sogukla da birlesince rotanin "hakkini" veremeyecegimi farkettim. Bir 15 m. kadar yukselmeyi basardim ancak sogugun etkisiyle kayada pek tutunamiyor, hamle yapamiyordum. Bu sartlar altinda, surekli yapay tirmanarak yukselmek istemedigim icin de, projeyi konserveleyerek, yaz icin rafa kaldirmaya karar verdim.

Gercekten cok guzel bir hat, gitmek isteyen olursa tarif verebilirim. Yaklasik bir ip boyu kadar degisik genisliklerle yukselen ve sola dogru gecen catlak, sonrasinda biraz yatiyor ve ardindan tekrar zorlasarak yukariya ulasiyor saniyorum. Guzel taraflarindan biri de, tirmandiktan sonra, sol tarafa yurunerek, hemen yakinlardaki bir araliktan asagiya inilebilir.

Ve hemen bir sag ve bir solunda da cok guzel hatlar var. Yani yanyana 3 tane cok guzel rota olacak diye umuyorum.