1 Aralık 2021 Çarşamba

Bırak bahaneyi, ver her şeyini!

 Bir süredir Kayseri'deyiz. Bugün öğleden sonra, koşu antrenmanı olarak biraz yokuş çalışmak üzere evimin penceresinden görebildiğim, eski Talas yamaçlarına gittim. Sırtıma 16 kg yük almıştım ve eski Talas yamacındaki 17,1% ortalama eğimli (teşekkürler Strava :), tarihi diyebileceğim, çevresi terkedilmiş, yıkıntı halde eski evlerle dolu, tarihi parke taşlarla döşenmiş yokuşa gittim. Amacım sırtımda o ağırlık olduğu halde biraz yokuş antrenmanı yapmak, genel dayanıklılığım ve kondüsyonum üzerinde çalışmaktı.

Burayı geçen yıllar içinde, normal koşularımın bir parçası olarak defalarca geçmiştim. Kendi "en iyi"mi (personal best) yapmak için özel bir çaba göstermemiş, deneme yapmamıştım. Geçenlerde farkettim, burayı bir Strava Koşu Segmenti olarak "Eski Talas" adıyla ekleyen ve segmentin rekoruna da sahip kişi arkadaşım Metin Kavuncu'ydu. Metin benim yarı yaşımda ve çok iyi bir sporcu. Onun bu segmentteki 3:20 derecesinden daha iyisini yapabileceğinden hiç şüphem yok.

Sırtımda 16 kg ile yokuşu ilk tırmanırken -zaten çok yavaş olmalıydım- ister istemez de zemine, etrafıma bakıyor, o esnada segment en iyi süresini de (CR, Course Record) hatırlayamadığımdan, aslında garip bir şekilde çok da zorluymuş gibi gelmeyen yokuşun eğiminin dikleştiği ve yattığı yerleri zihnime yerleştirmeye çalışıyordum. Birinci turu sık sık durarak, bacak-kalça hareketleri yaparak bitirdim. İkinci turu biraz daha hızlı ama yine antrenman içeriği ile bitirdim.

Kendi "en iyi"mi denemek için kafamda kendimce bir harekat stratejisi oluşmuştu. Strava, segmentler, arkadaşlar güzel şeyler, motivasyon yaratıyorlar. Sırtımdaki ağırlığı indirdim, nabzımı düşürdüm ve süremi daha rahat ölçebilmek adına (Lap tuşu ile falan uğraşmamak için) saatin dakika başlangıcı ile başladım. Çok geçmeden laktik asit bacak kaslarında birikmeye, nabız  maksimuma aralığa dayanmaya başladı. Bir süre daha zorlayarak devam ettim ama dayanamadım. Durakladım ve yürüyüşe geçtim. Nabzımın bir nebze düzeldiğini hisseder hissetmez tekrar koşmaya başladım. Yokuşun son bölümlerinde aynı şey yine oldu. Yine yürüyüşe geçtim, biraz iyi hissedince tekrar koşmaya başladım ve segmenti bitirdim. Aslında genelde fena gitmediğimi düşünüyordum ama o iki anlık duraklama ve ardından yavaş yürüme beni toplamda 20 saniyeden fazla yavaşlatmıştı.

Yine de duygu çok güzel. Bir an önce aşağı inip, datayı saatten telefona aktarmak süreyi görmek istedim. Netice çok iyiydi! Benim önceki derecelerimden çok daha iyi bir sonuç çıkmış, genç tabanca Metin'in süresini egale etmiştim, 3:20! Ancak durum çok ironikti. Bir segmentte, özellikle de böyle bir segmentte "tam olarak" aynı süre ile CR paylaşmak, denk gelmesi oldukça zor bir durum olmalıydı.

Hala derin derin nefes alıp veriyorken, "tekrar deneyeceğim" kararını vermenin motivasyonu, arkadaşım Metin'in CR'ını çalmak değildi elbette. Denemem sırasında iki kez duraklayıp, yavaş yürüyerek kaybettiğim zamanı, daha istikrarlı bir yaklaşmayla kaybetmezsem daha iyi bir süre yapabilirim diye düşündüm.

İnsan beyni çok müthiş, doğru motivasyon büyük bir enerji kaynağı. Bu blogun ana sayfasında, en başına yazdığım mottom gibi, Limitin sandığın şey yapabileceğinin yarısıdır! Daha uzun ve zorlu segmentlerde, parkurlarda ancak PB için kendimi zorlarım herhalde. Atletler çok iyi, insanlar çok daha bilgili ve antrenmanlı bugünlerde. Ama 360 metrelik böyle kısa segmentlerde kurşunumuzu da sıkarız :) Neden denemeyeyim ki?

Başlangıçta eğimin görece mülayim olduğu bölgede, farkında olmadan fazlaca hızlıydım. Laktik asit sahneyi ele aldı "Dağılın lan, mekanın sahibi geldi!" der gibiydi. Beni yavaşlattı ama geri adım atmak için erkendi, biraz yavaşladım. Devam ettim ama hızla yoruluyordum. Laktik asit gözlerini kısmış, dişlerini sıkmışt, beni pes ettirmek istiyordu. İnat ediyordum ama ses çıkarmak şöyle dursun, biraz daha nefes için yalvarıyordum. Devam ettim. Kalbimi, ciğerlerimi, kaslarımı duymayı reddettim. Sadece beynimi kandırıyor, bu vücut "birazcık daha" gidebilir diyordum. Yukarıya 300. metrelere yaklaştığımda makina durdu. Aldığım şey nefes miydi, gözlerimin gördüğü karanlık akşam (?) mıydı bilemiyordum. Durdum, bu sefer yürümedim. Beş derin nefes aldım ve tekrar koşmaya başladım. Bu 360 metrenin neresinde olduğumu kaybetmiştim artık. DÜŞÜNME, HERŞEYİNİ VER! Yokuşun sonunu gördüm. Derin bir nefes aldım ve o nefesin yettiğince bir depar attım.

Yukarıdaki bir kuyunun beton platformuna nefessiz şekilde düştüm. Kalbim bende değildi, sanki aşağıdaki evimdeydi ama ben onu atışlarını duyuyordum. Kalkamadım, sadece nefes almaya çalışıyor, oksijen dileniyordum.

Bir süre sonra saati durdurdum. PB'im CR olmuştu ve ben şimdilik herşeyimi vermiş, elimden gelenin en iyisini yapmıştım.


2 yorum:

Unknown dedi ki...

Ellerine sağlık, sporcu kafası bu kadar güzel anlatılabilir.

Nurcan Erkan dedi ki...

Kendinle yarışın hiç bitmesiiiin Nuri , okuması çok zevkli ve motive ediciydi ⭐