10 Aralık 2010 Cuma
29 Kasım 2010 Pazartesi
Soysuzlar Çetesi
28 Kasım pazar sabahı, yeni bir hat olarak giriştiğim bir tırmanış beni fena hırpaladı. Biraz da malzeme eksikliğinin verdiği güvensizlik çok asılmamı mümkün kılmadı ama entresan ebatlı bu çatlaktan boyumun ölçüsünü alarak geri püskürdüm. El ebatından daha büyük ama yumruklarımdan da küçük bu çatlak derimi yüzdü, ellerimi şişirdi.
"Eh, öğle yemeğini haketmek gerek" diyerek, yeni sektorumuz 4'de yeni bir hata giriştim.
Kuş Gribi, rotasıyla aynı yerden başlayan çatlak sistemi, kısa süre sonra sola doğru ayrılarak yükseliyor. Köşeyi dönüp bir sete ulaşıyorsunuz. Burada terkedilmiş bir yırtıcı kuş yuvası var. Ve artık esas eğlence mi dersiniz, bela mı dersiniz burdan sonra başlıyor. Beni resmen bitirdi. Son donemde formda oldugumu saniyordum ama bugun vucudumdaki butun adeleleri lif lif hissediyorum. Sırtım ve kollarım fena hamlamış.
Yaklaşık 30 metrelik kusursuz bir rota.
Soysuzlar Çetesi, VIII, VIII+ (?)
Bu ismi, bu ülkenin imkanlarıyla vatan hainliği yapan satılmış medya mensubu orospu çocuklarına ithaf ediyorum.
7 Kasım 2010 Pazar
Dagciligin Zirve Odulleri
10. kurulus yildonumleri dolayisiyla verdikleri dagcilik/tirmanis odullerini, daha dogrusu bu fikri de son derece olumlu buldum. Yillar once Aladaglar Marti Mahallesi merkezli olarak kurdugumuz ancak "daglarda bolt kullanimi" mevzusu nedeniyle birarada tutunamadigimiz icin devam etmeyen grup/dernegimiz Alpin Birlik'teki fikirlerimden biriydi sececegimiz "tirmanici ve alpinistlere" her yil mutevazi birer plaket vermek.
Gerceklestirmek kismet olmadi maalesef.
Zirve' nin bu haberini duyunca da hosuma gitti, ilgilendim.
Ancak kategorileri duyunca biraz sasirdim:
- Spor Tırmanis - DOGAN PALUT
- Takım Tirmanisi - ODTU - EVEREST TAKIMI ( Serhan Pocan, Burcak Ozoglu Pocan, Bora Mavis, Eylem Elif Mavis, Haldun Ulkenli, Meltem Colak Ozmine, Mustafa Cihan, Serkan Girgin, Soner Buyukatalay, Suna Yilmaz )
- Bireysel Tirmanis - TUNC FINDIK
- Teknik Tirmanis - MUSTAFA YESILDAL - AYKUT TUREM
- Arama Kurtama – AKUT – NASUH MAHRUKI
- Kas Gucu ile Devrialem Projesi ile - ERDEN ERUC
- Dag Edebiyati - HALDUN AYDINGUN
- Dagcilik Bilimsel Calismalari - GIYASETTIN DEMIRHAN
- Yasayan Efsane Dagci - MUZAFFER EROL GEZ
- Ayrica, Efsane Reis - Merhum BOZKURT ERGOR
Ancak, oduller bu haliyle "mevcut isimlerin yaptigi islere gore uyarlanmis" gibi geldi bana. Yanlis anlasilmasin, tekrar ediyorum. Zirve Dagcilik'in bu hareketi bence cok olumlu ve hakettigi yeri bulabilmesi, gelecege dogru uzanip, degerli bir klasik olabilmesi icin de kategorilerin daha net sekilde secilmesi uygun olur diye dusunuyorum.
Yani, Bireysel Tirmanis, Teknik Tirmanis, Arama Kurtarma, Kasgucu ile Devrialem, Yasayan Efsane Dagci, Efsane Reis gibi kategoriler yerine onumuzdeki yil;
Yuksek Irtifa, Alpin Tirmanis, Yeni Rota, Dag Kurtarma, Ilham Veren Proje ve benzeri, uzerinde calisilarak artirilip azaltilabilecek ve rotuslanabilecek kategoriler olusturulabilir diye dusunuyorum. Bu sayede yillar icinde daha da kemikleserek gelecege aktarilabilecek ve yeni nesillere motivasyon olabilecek bir olgu haline gelebilir bu oduller.
Benim Zirve Dagcilik ile bir alakam yok ancak camianin bir parcasiyim ve gorusum de bu sekilde. Paylasmakla da dogru yaptigimi dusunuyorum.
21 Eylül 2010 Salı
Sol Kroşe
Yanilmiyorsam bu hat, "tirmanilabilir" anlamda, dikkatimi ilk kez Mumin ile birlikte kuzey ve dogu duvarlarini 10,5 saatte bitirdigimiz o faaliyette cekmisti. (Burada da ilginc bir anektod var, bu isi yaptigimiz tarihi hatirlamiyorum, hay kafam!) 4-5 yil oldu herhalde.
Bu keyifli olacagi her halinden belli hat, super ip boylariyla yukselip kuzeydogu sirtina, oradan da zirveye baglaniyordu. Soldan saga dogru cizdigi narin yay, sanki soldan gelen "krose" bir yumruk gibiydi. Isim bir anda boyle olusuverdi. Artik onu "Sol Krose" diye cagiriyordum.
Bu yazki "Aladaglar mesaimi" gerektigi gibi verememistim ve mevsim kimi duvarlar icin ucundan kacmis da olsa, yine de gitmek istiyordum.
Buyuk Demirkazik Kuzey Duvari'ndaki bu hat yeni bir rota olarak canlanabilir miydi acaba?
Egemen'in de zamani musaitti ve Kayseri'den arkadasim Umut'ta bize katiliyordu.
17 Eylul 2010 tarihinde bir kez daha kuzey duvarinin koyu golgesinde kurduk cadirimizi. gece bolca yagmur ve dolu yagdi.
Hava soguktu.
Ertesi sabah, curuklugunden hic suphem olmayan giris bolumu icin bazi alternatifler aradik. Tamami curuk ve emniyet imkanlari problemliydi. Buza da bulasmamak icin en soldan girip, eger sansimiz yardim ederse saga dogru gecme karari aldik.
Sansimiz yardim etmedi.
Keskin soguk, olumcul curuklukle birlesmis, burada harcadigimiz iki saat de olayi bastan yatirmisti. Boyle bir deneme icin uygunsuz bir tarihteydik. Ayagimda kaskati kesilmis yaklasma ayakkabilari ile ici "dolu" taneleri ile dolmus kulvar ve catlaklarda, inanilmaz bir curuklukte ve eksik emniyetle yaptigim yan gecis ve tirmanis beni cok hirpalamisti.
Tereddutsuz donus karari aldim, Egemen de kabul edince beklemeden asagi indik.
Onceki gunku soylemim gercek olmus, her ne kadar bekliyor olsak da Sol Krose'nin "kontra yumrugu" bizi erken nakavt etmisti.
Resmen ilk rauntta pes etmistik.
"Abi, soguk ve curuktu ama yapilabilir tabi" tarzinda ezik soylemlerle uzaklastik duvardan.
Aslinda cok da sasirmamistim bu sonuca zira bekliyordum. Ama hersey yolunda giderse tekrara gidecegim.
Deneye deneye dogru yolu bulacagiz artik ;)
31 Ağustos 2010 Salı
Yine Hisarcik, yeniden!
Uzun zaman sonra yine Hisarcik'la bulustuk.
Bu kez gercekten eski gunlerdeki, Hisarcik'in "Altin Cagi"nda oldugu gibiydi.
Ankara'dan kalkip gelen Egemen (İpek) ile harika iki gun gecirdik. Ozellikle son gun, eskiden oldugu gibi sabah erkenden baslayip, doyasiya tirmandigimiz bir gun oldu.
Bazalti kokladim tekrar. Egemen'in gelisi aradigim motivasyonu getirdi, daha bir iyi tirmandigimi hissettim.
Daha once uzerinde rota yok sayabilecegimiz yeni bir sektore de baslangic yaptik ustelik. Sektor IV.
Yaptigimiz tirmanislara ek olarak, 3 tane de yeni rota olustu.
Oilhead
Apex
Takunyax
Ozelikle son rota, yani Takunyax bir kismimizin iyi hatirlayacagi, yillar sonra tekrar nette karsilastigim ve internetin karanliklarinda kaybolup gitmesini istemedigim meshur Pokeimam'a ithafimdir! :)))
http://www.cenkoyun.com/pokeimam.php
26 Ağustos 2010 Perşembe
Yapay tirmanis: Kolaycilik mi? Hic sanmam.
Yapay tirmanisi kucumseyen, cocuk oyuncagiymis gibi goren birkac kisi ile konustum bugunlerde. Aslinda, yapay tirmanis uzerine iki kelam edebilecegim insan sayisi da birkac taneden fazla degil bu ulkede ama neyse..
Yapay tirmanis, pekcok insanin sandiginin aksine oyle kolay, her ofis memelisinin aklina estiginde yapabilecegi turden basit bir is degildir. Ustelik dogasi geregi, risk katsayisi normal tirmanisa oranla cok daha yuksektir.
Bu tarz da yine serbest tirmanis gibi, alpinizmin ve tirmanisin "macera" unsurunu kanlandiran cok onemli dallarindan birisi bence.
Bu olayi, "merdiven cikmaya" benzeten insanlari anlamiyor degilim aslinda.
Bence de bu dogru. Kayanin kendisi yerine, insan yapisi malzemelerinize tirmaniyorsunuz. Ama atlanmamasi gereken sey, o malzemeleri yine kaya uzerinde kullaniyor olusunuz. Ve cogu zaman serbest tirmanmaya imkan vermeyen ya da bulamadiginiz kaya yuzeylerinde yukselme imkaniniz var.
Tabi ki bolt kullanmadan. Eger bolt var ise, o noktada bu tarz da ruhunu yitiriyor bence.
Son olarak, yapay tirmanista beni en cok etkileyen ve saygi duymami saglayan etken ise, zorluk derecesi yukseldikce tirmanicinin olume de daha fazla yaklasiyor olmasi. A4, A5 denmeye baslandigi zaman artik, son derece zor emniyet imkanlari hatta bazen sadece kancalar uzerinde uzerinde yukselinen ip boyulari akla gelmek zorunda. Ve bu sartlarda dusmek, cogu zaman belki bir sete vurmak, butun malzemeleri yirtip almak ve buyuk, 2 faktorluk dususler yasamak demek.
Spor veya geleneksel tirmanista 10 derecelik bir zorluk, gerekeni dogru yaptiginiz surece tehlike arzetmeyebilir bile.
Ama eger A5 diyorsaniz, iste o zaman herseyin pamuk ipligine baglandigi yere gelmissiniz demektir. Bence A3'ten itibaren ciddi bir risk altindasinizdir, siz ne kadar herseyi dogru yapsaniz da.
Sirf bu yuzden bile "tirmanisin macera boyutunda" yeri hicbir zaman doldurulamayacak bir tarz bence yapay tirmanis. Hatta bazen, serbest tirmanisin onunu acan, ona yol gosteren bir "akinci" huviyetinde.
Foto:http://www.supertopo.com/a/How-To-Big-Wall-Climb-Gear-1-Essential-Aid-Climbing-Gear/a10535n.html
28 Temmuz 2010 Çarşamba
Son postama ek...
Asagidaki son postamda, ifade seklimin maksadimin otesine gectigini farkettim. Yayinladigim bir yaziyi silmek veya duzenlemek de cok etik gelmiyor, o nedenle buradan kucuk bir aciklama yapmak istiyorum.
Netice itibariyle butun tirmanicilara saygi duyan biriyim. Son postadaki konu da, eninde sonunda geleneksel tirmanis ve tirmanici ile ilgili ve belki de bu kadar sert bir elestiriyi haketmiyor.
Sozu gecen tirmaniciyi sahsen tanimiyor olsam da, asagidaki ifade sekillerim, niyetimin otesinde yanlis anlasilmaya cok musait. Kastim bu degildi.
26 Temmuz 2010 Pazartesi
Artik ekmek zorlu geleneksel tirmanislarda!
24 Temmuz 2010 Cumartesi
.....
Ama donecegim, tekrar tirmanacagim.
7 Haziran 2010 Pazartesi
İpek Kule
Sari Memedin Yurdu'na kurulacak son derece keyifli ve konforlu bir kamptan cikarak bu kulelere gitmek, tirmanmak, ardindan aksam tekrar kampa donup keyif yapmak guzel olurdu.
Uzun bir otobus yolcuguluyla Trabzon'dan gelen Egemen İpek'i aldigim gibi yola cikiyor, sabahin korunde Sari Memedin Yurdu'na ulasiyoruz. Buradan sonra, kulelere cikan yamac da dahil, 25 dakikalik bir yuruyusle kulelerin altina ulasiyor ve asagidan bizi "geeel, gel" diye cagiran en kolay, oldugunu dusundugumuz hatta yanasiyoruz.
Oldukca belirgin ve yoldan da secilebilen bu hafif yatik dihedrali tirmaniyoruz. Tabanindan yukariya (tahmini) 60 m olan bu hatti arkadasim Egemen lider gidiyor, ben de kus civiltilarinin tadini cikararak manzarayi seyrediyorum. Rotanin girisinde, ortasinda ve yukarisinda olmak uzere toplam 3 tane -gorece- zorlu pasaji var. Emniyet imkani bolca var ama ortadaki pasaj biraz psikolojik yeterlilik istiyor. Cunku curuk bir blok barindiran hafif bir gobegin uzerine yukselip, bir sonraki emniyet imkanlarina kadar birkac hamle devam etmek gerekiyor.
Egemen ile yillar once, yine bu vadide tesadufen tanismistik. O gun bugun bircok kez birlikte daga gittik, kaya tirmandik. Egemn her zaman benden bu vesileyle egitim almakta oldugunu soyledi ama bence bu harika bir paylasim ve beraber tirmanmaktan baska birsey degildi.
Bugun, Egemen'in geleneksel tirmanisa gonulden bagli, yurekli bir tirmanici oldugunu goruyorum.
Uzun zamandir tirmanmiyor olmasina ragmen, her ne kadar genelde zor olmasa da, kilitlerinde psikolojik yeterlilik isteyen, belli bir capta degilseniz rahatlikla geri puskurebileginiz, bu rotayi guzelce tirmandi ve beni de cok memnun etti.
Geleneksel tirmanisin olmeyecegine dair umutlarim artti, corbadaki tuzum hosuma gitti.
Tirmanirken yasadigim keyif, zirvede bir karar ile sonuclandi. Sevgili Egemen İpek'in soyismine ithafen, adi sani olmadigindan emin oldugum bu kuleye IPEK KULE rotaya da İPEK YOLU ismini verdim.
Kim gider, tekrar eder bilmiyorum. Ama eger birileri, gidip gormek isterse, hikayesi-cizimi budur ve fotograflari da buradadir.
Tesekkurler Egemen!
28 Mayıs 2010 Cuma
Minimalpinizm
Detaylandirmaya cok gerek yok, ana fikri gayet belli. Yayinlayayim da araya gitmesin bari :)))
MINIMALPINIZM
Türkiye’de Alpinizm can çekişiyor.
Spor tırmanış çığ gibi büyürken “dağcılık” boş durmuyor elbet. “Dağcı”larımız yurdum volkanlarını tavaf etmeye, Aladağlar’ın keçiyollarını aşındırmaya devam ediyorlar. Elli yıllık rotaları tekrar etmek internet posta listelerine sayfalarca yazı yazmaya sebep oluyor, kar otobanlarında tosbağa misali tırmanmak üniversite kulüplerinde yılın tırmanışı sayılıyor. İnsanlar dağlar yerine onların eteklerine gidiyor, vadilerinde yürüyor ve buna "Alpinizm" diyor.
Dağcılık “tabana” yayılıyor!
Alpinizmle yeni tanışanların yapmaları gereken işleri, geçmeleri gereken yolları –fazla abartmamak gerektiğini düşünsem de- saygıyla karşılıyorum. Zaten sözüm yeni başlayanlara değil. Onların, bu yazıyı okuyup, ders çıkarıp, daha yolun başındayken akıllarını başlarına devşirmeleri ve yollarına ona göre devam etmeleri şart.
Benim sözüm "alpinist" olduğunu iddia ederek ortada gezenlere.
Ve bu yazının amacı, ülkemizdeki Alpinizm kalitesini eleştirmek değil, “Alpinistlerimize” baktığım zaman, canımı yakan, belimi ağrıtan bir sorunu gözler önüne serebilmek.
Dağcılık camiamıza baktığımda sırtımızdaki yükün halen son derece ağır olduğunu görüyorum. Bazı grup ve kişiler optimuma geçmeyi kısmen başarmış görünmekteler ama dünya Alpinizmi optimumdan minimuma atlayalı çok oldu. Başarılı tırmanışları masaya yatırıp, iyice incelediğiniz zaman, sonuca giden şeyin sadece üstün atletik yetenekler ve yüksek fiziksel imkanlar olmadığını görürsünüz. Diğer bütün etkenler çok kaliteli bir organizasyonla birleştirilmiş ve bu hazırlık son derece cesur minimalist kararlarla desteklenmiştir.
Tırmanıcıların karar ve sorumlulukları kendilerini ilgilendirir ancak “neyin ne kadar gerektiği” ile ilgili tabuların da artık yıkılması ve insanların bu duruma bir köşesinden yakınlaşması gerekiyor. Minimalist yaklaşım sadece çok kaliteli, üst düzey ve çıta yükselten tırmanışlarda değil, dağda yapılacak her türlü tırmanış faaliyeti için önemlidir. Unutulmamalıdır ki Alpin tarz yapılan bir işin kalitesini ve değerini, işin ne olduğu kadar nasıl yapıldığı da belirler.
Aslında mantık çok basit: Ne kadar hafif olursanız o kadar, süratli ve rahat olursunuz.
19 Mart 2010 Cuma
BDK Kuzey Kis Tekrari!
Hic kimse kusura bakmasin!
Bana gore Turkiye dagciligi ve alpinizminin tarihinde, gecirdigi evrimi gosteren, muhurleyen bir tek tirmanis var:
Buyuk Demirkazik Kuzey Duvari Kis Tirmanisi! Dogan Palut ve Batur Kuruz'un bu muhtesem cikisi o donemden bu yana aklima her geldiginde icimi titretir, tuylerimi diken diken eder.
Baska pekcok iyi is yapilmistir tirmanis tarihimiz boyunca. Baska pekcok is km tasi unvanini da hak etmistir.
Ama BDK Kuzey Duvari'ni kisin cikmak, baska, bambaska birseydir!
Ve bu muhtesem tirmanis, iki yurekli alpinist tarafindan tekrarlandı!
Aykut Turem ve Mustafa Yesildal, 13 Mart 2010 tarihinde basladiklari tirmanisi 15 Mart 2010 tarihinde zirveyle bulusturdular ve 16 Mart gunu de tekrar kampa indiler.
Bu tirmanisi yapabilmek icin, hayatlarinda biriktirdikleri emegin ve zihinlerinde savrulan dusuncelerin nasil oldugunu tahmin edebiliyorum.
Muhtesem bir isin ilk tekrarini yapmakla sadece ust sinif bir is gerceklestirmediler. Ayni zamanda, sadece ilklerin pesinde kosma sevdasina tutulmus zihinlere de muthis bir mesaj verdiler.
Turk tirmanis camiasi, populer isimlerin, populer kulturun, metrelerin, endazelerin pesinde salak oldugu su donemde, yapilan bu ve benzer islerle silkinip kendine donmeli ve "ruhu olan" her ise sahip cikmalidir.
Aykut ve Mustafa!
Beni mutlu ettiniz, gonlumu kazandiniz.
Saygilar sunuyorum...
4 Ocak 2010 Pazartesi
Cingillibesik Kuzey Yuzu Ilk Kis Tirmanisi
Kis dagciligina ozlemle gecen uzun bir aradan sonra tekrar Aladaglar’a donme imkani buldum. Hemde dagda birlikte olmaktan en cok keyif aldigim insanlardan ikisiyle. Boulderhane Ibrahim Akcay Istanbul’dan, buyuk kaptan Yenal Ege’de Bodrum’dan tesrif etmislerdi. Kayseri’de bulusup hazirliklarimizi tamamladik ve Dipsiz Gol tarafi icin yaptigimiz planlari degistirerek Sari Memedin Yurdu’nda kampimizi kurduk. Bu kamptan hareketle, benim iki yil once yilbasi zamani, Eznevit sirtlarinda yururken gozume carpan ve cikmayi istedigim Cingillibesik Kuzey Yuzu’nu deneyebilirdik.
27 Aralik 2009 Pazar gunu, sabah saat 03:30 gibi kampi terkettik ve 3 saatten biraz daha fazla bir sure sonunda Cingillibesik Kuzey Yuzu’nu sagdan sola carpraz bolen, oldukca hasmetli bir kulvar/koridor sisteminin basina varmistik. Buradan baslayan kulvar sistemi oldukca net bir sekilde yuzeyin ust kisimlarindaki bir acikliga kadar yukseliyordu.
Kar, yer yer oldukca derin, hava inanilmaz sekilde ilik ve guzeldi. Tum gun tirmandik ve zirve sirtinin 30 m. kadar altinda, tulumsuz matsiz vaziyette bivakladik.
Ertesi sabah, kalan son etabi da tirmanarak yuzeyi bitirdik. Buradan zirveye gitmemeye karar verdik cunku bu epey zamanimiz alacakti, cok kotu bulutlar uzerimize dogru gelmekteydi ve inisi zirveden sonra yapmaya calismanin bize neye patlayacagina dair hicbir fikrimiz yoktu. Inisi tirmandigimiz yuzeyden yapmaya karar vermistik ve vakit gecirmeden bu ise girismenin onemli oldugunu da anlamistik. Hem Yenal’in da otobusune yetismesi gerekiyordu.
Dogru bir karar verdigimizi, ilerleye saatlerde yagan kar ve iyice igrenclesen zemin yapisi ile anladik.
Bu yüzün ilk kış tirmanisi oldugundan eminiz. Yazinin cikilip cikilmadigini ise bilmiyoruz, daha evvel cikilmamis dahi olabilir.
Netice de, cok sevdigim super arkadaslarimla harika bir haftasonu gecirdim. Tesekkurler beyler!