19 Aralık 2014 Cuma

Parmakkaya Yaz

PARMAKKAYA GUNEY

13 EYLUL 1998
Pazar


 Saat 02:30. Gece boyu belime batan kaya yuzunden nihayet uyaniyorum. Tulumu tekmeleyerek icinden cikip, kendimi cadirdan disari atiyorum. Terliyim, halsizim ve Aksampinari'nin gece boyu esen serin ruzgari beni cadira kovaliyor. Agir bir grip geciriyorum, hicbir hazirlik donemi gecirmedim ve simdi buradayim. "Acaba yapabilecek miyim?" diye kendime soruyorum. Icimdeki ses herzaman yapabilecegimi soylerdi. Umarim bu sefer de oyle olur. Bu dusuncelerle bir saatten fazla geciyor ve ben tekrar kendimi uykuya teslim ediyorum.

 Sabah 05:00'te kalkmayi planlamistik. Isi Yildirim'a birakinca saat 05:30

oluyor tabii. Iyi hissediyorum, keyifle kalkip cadirlari tekmeleyerek uyandiriyorum herkesi. Sonra tekrar tulumun sicakligina birakiyorum kendimi miskince. Tekrar uyandigimda sular kaynatilmis, kahvalti hazir. 
 Toparlanip yola cikiyoruz. Yildirim, Ibo, Nurhan, Ali ve Hilmi. Ali ve Hilmi

malzemenin tamamini tasiyorlar. Biz ise sadece elimizde batonlarla sabahin en yumusak isiklarinin yalamaya basladigi kuleye dogru kosuyoruz.  Ali, Hilmi ve Nurhan gelene dek rotayi incelemek ve usumek icin epey zaman buluyoruz. Onlar gelir gelmez de hazirlaniyoruz. Haydi rastgele. 09:00.

 Ibo basliyor. Ilk istasyon olan kucuk kovuga tirmanirken biraz stresli oldugunu hissediyoruz. Bu onun boyle bir rotada ilk lider gidisi ancak performansiyla ekibi yukariya tasiyacagini daha sonra gorecegiz. Ibo beni yukari almaya hazirlanirken Yildirim'la, Ibo'yu yatistirmayi ve yureklendirmeyi kararlastiriyoruz. Cunku ilk ip boyunu gecmesi cok uzun surdu. Bizim aramizda kayada genellikle ben lider gittigim icin bu istasyondan sonra lead'e baslayip meshur VI+'lik bolume kadar olan 75 m.'yi cok hizli (!?..) bir sekilde tirmanmak uzere zeminden ayriliyorum. Burada bizi tirmanis boyu yavaslatacak bir problemle karsilasiyoruz. Ikiz ip getirdik ve liderin asagidaki iki kisiyi ayri iplerle almasini planlamistik. Ancak ilerlemek cok zor oluyor. Rota saga dogru kayiyor ve iplerin birbiri uzerine burulmasini onlemek neredeyse imkansiz. Ara emniyetlerden gecmek falan cok sorun oluyor.

 Ilk istasyona bu probleme ragmen suratli tirmaniyorum ve kendimi baska

alternatif olmadigindan, yanlis cakilmis, yamuk yumuk duran yumusak lama sikkeden emniyete alip rahatca kemere oturuyorum. Cok kotu burnum akiyo.
 Yildirim bu ilk 25 m.'deki birkac malzemeyi toplayip gelir gelmez lead'e
basliyorum. Once saga dogru 10 m. V+'lik bir yan gecis, sonra V'lik bir catlak.
Bunlari dengeyle hallediyorum. Ama catlagin son kismindan sag yukariya dogru iki metre daha gecemiyorum. Kayadan uzak gecirdigim bu son birkac ay beni tam anlamiyla dagitmis. Zaten spor tirmanici falan degiliz de, bir de ustune su grip mahvetti beni. Beynimde bir problem var. Vucudumu goruyor ve "Yapma!" diyor sanki. Iki metre daha hamle yapamiyorum. Kendimle, beynimle, kayayla cebelleserek burada fazla comertce vakit harciyorum. Ibo ve Yildo'da ne oldugunu bir turlu anlamiyor ama sessizce bekliyorlar.
 Burnumdaki sumukleri cekerek tutamiyorum artik. Agzima kadar akmalarina izin veriyorum. Gripten gozlerim yasariyor, kol ve bacaklarim titriyor. Salak salak, kedi gibi yapismis vaziyette kayada beklerken donmem gerektigine karar veriyorum. Bu kucuk kirectasi kule beni bekler.
 Ipi sabitleyip indigimde, Ibo hazirlanmisti ve yuzunde kararli bir ifade
vardi. Yildo ise cok formdaydi ve aynali gozluklerinin altindan pis pis siritiyordu. Tirmanmak icin beni kandirabilecegini biliyordu. Ona kanmam cok kolaydi. Cunku daha once dalmis, trans halinde tirmanirken, belimden sarilip beni asagi indirdigi cok zaman olmustu ve hep hakliydi. 
 - Ben gidiyom olm, siz devam edin.
 - Nereye len?
 - Xerim ya! Boyle tirmanis mi olur? Debelenip duruyorum, sonra gelirim ben.
 - Valla olm ben seni iyi bilirim. Cok istiyosan in ama biliyorum ki  sen rahatça gelebilirsin.
- .....

 Ayni aptal sikkeye sabitlenip, kendimi yercekimine biraktim. Asagida uc kisi yatmis, bos gozlerle gulup, sarkilar soyluyorlardi. Gunes sicacikti ve icimdeki hayvan hala beni yukariya guduluyordu. Arkadaslarim bu kadar antrenmanli ve
formdayken sanirim her sartta peslerine takilip gidebilirdim.



 Boylece burada piknikvari, uzun bir zaman gecirdik. Gunun ilerleyen

saatlerinde cok arayacagimiz bu degerli dakikalarin sonunda Ibo lead'i devraldi. Gecemedigim yere sacma bi sikke atip suratle gecti. Catlagin kalanini tirmanip, duvardaki goz resminin biraz ustundeki hazir sikkelere istasyon kurdu. Bu 30 metreyi Yildirim ortada gecti, ben malzemeyi topladim. En azindan artcilik yapabilirdim cunku Yildirim'i kilit bolum olan son ip boyuna sakliyorduk.

 Buradaki aski istasyondan sonra yine Ibo devam ediyor. VI ve IV derecelik

bolumleri basariyla gecip, omuza ulasiyor. Burada baba emniyetli bir istasyon var. Once Yildirim sonra ben sete ulasiyoruz. Getirdigimiz alti yedi cikolatadan ucunu yiyip, portakal suyu iciyoruz. Vakit hayli ilerledi. Avci Beli'nin arkasindaki kara bulutlar son uc saattir oradalar ve umarim orada kalmaya da devam ederler. Dun fena yagmur yagdi ve bugun de yagarsa hic iyi olmaz cunku istasyonda beklerken bile soguk ve ruzgar dudaklarimizi morartmaya yetiyor zaten.
 Yildirim malzemeyi kusanip kilit bolume kadar gidiyor. Arkasindan Ibo ve
fazla malzemeyi ve tek cantamizi birakarak ben. Simdi yaklasik 85. metredeyiz ve zirveye cok yakiniz. Bu IV+'lik 5 metreyi Yildirim dusmeden gececek ve zirveye ulasacagiz.
 Yildirim'in emniyetini yine ben aliyorum. Ibo 1 metre altimda. Vakit hayli
ilerledi ve ruzgar cok soguk esiyor. Yildo ilk birkac hamlesini bir balet edasiyla
yapiyor. Balkonun altinda ve bu en zor yerdeki sikkeye tirnaklarinin ucunda ulasip expresi takiyor. Sonra bir stoper ve gozden kayboluyor. Artik onu goremiyoruz ama oflayip puflamalarini duyuyoruz. Ara sira asagidakilere sesleniyor. "Fotograf cekin ha!" Kah "Ip ver!" kah "Siki al oturacagim!" diye diye bir saatten fazla geciyor ve nihayet yukariya istasyonu kuruyor. Saat 18:00'i gecmis durumda ve biz karanliga kalmayi ellerimizle garantiledik. Fener mener hak getire tabii.. Simdi benim tirmanmam gerekiyor ancak boylesine ters biryerde, bu halimle, birbirine burulmus ikiz ipte maymunluk yapamayacagimi biliyorum. Bu pozisyonda lider ya da artci kadar bile hareket imkanina sahip degilim. Dusunerek ya da tirmanmaya ugrasarak daha fazla vakit harcamak istemiyor ve kurtarma vs. n'olur n'olmaz diye yanimizda getirdigimiz iki jumara sariliyorum. Su anda buyuk balkonun tam uzerindeyim ve kendimi taktigim ilk jumar olan gogus jumarina biraktigimda ip esniyor ve ben balkonun altina kadar sarkiyorum. Altimda 100 m.lik bir bosluki gunbatimi, serin ruzgar ve ben ip eksen olmak uzere yavas yavas donuyorum. Vaktim olsa bu halde saatlerce oturmak isterdim ama vakit yok ve ikinci jumari takana kadar gecen zamanin tadini cikariyorum. Daha sonra kosarcasina Yildo'nun yanina cikiyorum. Ben ipten cikar cikmaz Ibo tirmanmaya basliyor. Zaman cok dar ve ben deftere ulasmak icin II derecelik son 10 metreyi free tirmaniyorum. Tepedeki bir plastik kutunun icindeki notlara ulastigimda guluyorum. Bu trimanisin en sorunlu adamiydim ve asil yuku arkadaslarim cektiler ama zirveye ilk ben ulastim. Ironik.. Baktim hala asagida cebellesiyolar. Kucuk bir kagida isimlerimizi yazdim. Bu arada Ibo ve Yildo'da geldi ve imzalayip biraktik. Herhangi
bir kutlama yapacak zaman yoktu. Hava kararmak uzereydi ve fenerimizin bile olmayisi hepimizi geriyordu. Istasyona kadar downclimb indik.

 Burada once Yildirim, ardindan Ibo iniyor. Ben inerken artik hava tamamen
kararmis durumda. Omuza ulastigimda ipi cekiyoruz. Ip buyuk bir hiriltiyla asagi kayiyor ama bir kismi omzun diger tarafina sikisiyor. Kor karanlikta birkac metre tirmanip ipi kurtariyorum.
 Yine onden Yildo sallaniyor. Inis istasyonlarini bulmak bu karanlikta imkansiz. Cang, cung cekic sesleri.. Yildirim buldugu bir sikkenin yanina bir tane daha cakiyor ve Ibo iniyor.Ardindan ben inerken Ibo "Nuri, Yildirim'in yanina gec"
diyor. "Olm Yildirim nerde? Goremiyorum ki.." dedigimde asagida Ali ve Hilmi epey guluyorlar. Hakkaten gulunecek haldeyiz. 120 m.lik bu kule -elimize saglik!?- bizi karanliga birakti. Artik topraga 20 metre var. Ibo kayip iniyor, sonra da Yildirim. Bense uc bes dakika perlonlarla ugrasiyor, sokemeyince birakip iniyorum. 20:25.
 Ben ipleri toplarken arkadaslarim cantalari dolduruyorlar. Yarim saat
botlarimizi aramak zorunda kalinca sevgili alt ekibimizi sefkatle aniyoruz. Aksampinari'nda cadira girdigimizde saatler 22:00'yi gosteriyordu ve biz susuzluktan resmen kurumustuk. Kana kana su icip, Nurhan'in hazirladigi ama sogumus olan makarnayi yiyoruz. Biraz geyik cevirmek istiyorum ama herkes sizip kaliyor.
 Ve sabah...Herkesten once kalkip mutluluk dansi yapiyoruz herzamanki gibi.
Yildirim, ben ve hala durmayan sumuklerim...
 Gelelim anafikrimize:

 Bu yazi aslinda bir ozelestiridir. Yaptigim bir buyuk yanlisi, nacizane ogut
amacli gozler onune  serisimdir. Antrenmansiz, formsuz ve ustelik hasta bir sekilde Parmakkaya gibi bir rotaya umarsizca girmek dagcilik adina buyuk bir hatadir. Tirmanmayi cok sevmem ve bu tirmanisi cok uzun suredir istiyor olmam bu hatayi hicbir sekilde hakli kilamaz. Tirmanisi problemsiz bitirebilmem, onceki tecrubelerimin, cok formda olan arkadaslarimin ve en onemlisi sansimin sonucudur.
 Dagda birseyler yapmayi planlarken sadece hazirliklarimizi gozden gecirmekle
kalmamali, ayni zamanda kemiklesmis dagcilik kurallarini da hatirda tutmaliyiz.

Hiç yorum yok: