İKİSİ BİR ARADA. İKİ DUVAR, İKİ
TIRMANICI.
Büyük
Demirkazık Kuzey ve Doğu Duvarlarının arka arkaya tırmanışının hikayesi
Kırmızı
mantolu yarım ip ıslıklar çalarak Büyük Demirkazık Kuzey Buzulu’nun kirli ve
ıslak zemini üzerine düşüyor. Sevgili partnerim kendini hazır hissetmediği için
daha başlamadan bitirdiğimiz ama gelmişken de “Hiç olmazsa ilk iki ipi tırmanıp
görelim” dediğimiz tırmanışımızın ardından Büyük Demirkazık Kuzey Duvarı’nı
terk etmeden evvel, duvarla buzul arasındaki serin kovukta biraz oturup keyif
yapıyoruz. “Eh, söylendiği kadar da zor değilmiş be abi, tekrar geliriz”.
1997
yılındaki bu son niyetlenişimiz ardından
duvara tekrar dönmem tam dokuz yılımı aldı.
2006
yazı için pek bir tırmanış hayali kurmamıştım. Dağcılık ve alpinizmimizin devinimi
açısından kriterlerin yüksek irtifa tırmanışlarına endekslendiği o son dönemde,
yine pek umarsız, üzerime alınmadan, canım Aladağlara gidip tırmanmaktı bütün
dileğim. Aladağlar gibi bir teknik tırmanış cennetinde, dayanıklılık isteyen
uzun tırmanışlara hep sempati duymuş ve bazılarını da gerçekleştirmeye
çalışmıştım. 1996 yılında Büyük Demirkazık KB sırtını solo tırmandıktan birkaç
yıl sonra KD sırtı için de
Sokullupınar’dan hareket etmiş ancak önceki gece yediğimiz bozuk
tavuktan dolayı zehirlenip, rota altında kendimi kötü hissetmiş ve oracıkta
güzel bir uyku çektikten sonra kampa geri dönmüştüm.
Kendimi
iyi hissediyordum ve bu iki rotayı birbirine bağlayabileceğimi düşünüyordum.
Birgün bu düşünceyi konuştuğumuz bir ortamda, arkadaşım Mümin Karabaş böyle bir
tırmanışı Demirkazık’ın iki ana duvarı olan Kuzey ve Doğu duvarları üzerinde
yapma fikrini ortaya attı. Eminim biz ilk değildik bunu hayal eden, en azından
ben de böyle bir tırmanışı düşünmüştüm daha önce. Ama hayata geçirmeye yaklaşmamıştık
bile. Dağlardaki paylaşımlarımız tırmanış arkadaşlarımla hep sınırlı olmak
zorunda kalmış, istediğimiz sıklık ve oranda hiç tırmanamamıştık arkadaşlarımla.
Ama
bu kez durum biraz daha farklı idi. Son yıllarda eskisinden çok daha az oranda
dağa gidiyor ama eskisinden çok daha fazla kaya tırmanıyordum. Ve benim için
tırmanmak sadece geleneksel tarzda şekil buluyordu. Kendi adıma hem fiziksel
hem de mental olarak böyle bir projeye hazırdım. Diğer aday da, her ne kadar
dağcıdan çok spor tırmanıcı olsa da, üstün tırmanış kabiliyeti, alpin ortama
yatkınlığı ve sıcak arkadaşlığı ile bu işe çok hazır olan Mümin olunca sanırım
denemekten zarar gelmezdi. En son Cimbar Kızıl Duvar’da, Mümin Karabaş ve
Çağlar Bıldırcın’la birlikte ilk çıkışını yaptığımız Üç Silahşörler rotası VII,
VII+’lık ip boyları ile ateşten gömleği bize bir güzel giydirmiş ve böylesine
bir proje için çok gerekli olan tırmanış uyumu noktasında bizi eğitmişti.
Tabi
her şey bu kadar da mükemmel değildi. Mesela ikimizde, üzerine böyle bir proje
kurduğumuz bu iki duvarı da tırmanmamıştık. Aslında bu da olaya başka bir
güzellik katıyordu. Eylül ayı geldiğinde, rota bulmanın biraz daha karmaşık
olduğu Doğu duvarını hazmetme adına tırmanışın iki gün öncesinden Ankara’dan
arkadaşımız Egemen İpek ile birlikte Kuzey duvarı önüne ulaştık. 9 saat 45
dakika gibi bir sürede, güle oynaya duvarı çıktık ve nerelerin kilit formunda
olduğu, nerelerde tam gaz gidebileceğimiz konusunda bir strateji geliştirdim.
Ama bir yandan hafif bir moral törpüsüne girivermiştim. Benim için ekstra taze
kan iki gün sonra tam motivasyonla kampa ulaşan Mümin’le geldi. Haydi rastgele,
yarın büyük gün!
Tulumlara
çekilmeden önce kullanacağımız malzemeyi ayırıyoruz. Cimrice seçilmiş,
takozlara ek olarak daha hafif olabilmek için 60 m uzunluğunda ve 8,5 mm çapında tek bir ip
alıyoruz.
Gece
pek iyi uyuyamıyorum. Sinirli miyim? Evet, sanmam, bilmiyorum… Ama bu tırmanış
katıksız, nefes nefese, uzun bir tırmanış olacak. Hep hayal ettiğim gibi.
Sabah
kör karanlıkta kuzey buzulunu kramponluyorum. Hafif olmak için bir çift
kramponla gelmiştik ve Mümin sabitlediğim ipe asılarak yanıma geliyor. Kuzey
duvarının iki kilidinden biri olan ilk ip boyuna hala gece karanlığı
sayılabilecek bir saatte giriyorum. Kaya soğuk ve fenerin cılız ışığı dokuz
sene önce üflediğim bu ip boyunda işimi zorlaştırıyor. Önümüzde uzun bir gün
var bütün tırmanışı riske etmemek için Mümin’in de isteğiyle güneşi bekliyoruz.
Bu sefer Mümin başlıyor ve istasyona ulaşıyor. Birinci ip boyunu tamamlamamızın
ardından vakit kayıplarını minimuma indirmek adına mecbur kalmadıkça lider
değiştirmeme kararı alıyoruz. Bu sistemde Mümin önden tırmanıyor ben de sıra
bana geldiğinde koşarcasına, hattı da temizleyerek, var gücümle ip boyunu
bitiriyorum. Her istasyonda, sırttaki torbadan birkaç yudum su çekiyor ve bir
mikro brifing yapıyoruz. Devam!
Kuzey
duvarının ikinci kilidi olan ters yarım ay balkonu civarına çok çabuk
ulaşıyoruz. Burada her nasılsa, daha önce incelediğimiz rota çizimlerinden
farklı bir yönde bizi kendine mıknatıs gibi çeken bir çatlağa yöneliyoruz. Ve
burada gördüğüm eski, çatlamış ancak üzerindeki halka telleriyle hala yılların
izini taşıyan o tahta takoz bu ip boyunun mistik ağırlığını bana açıklıyor.
Orijinal Jamieson-Friend hattı üzerindeyiz. Daha da keyifleniyoruz.
Gülüşme,
şakalaşma ve keyif çığlıklarımız sevgili Kürşat Avcı’nın hayatını kaybettiği
bölgede abondone oluyor. Bu koca duvar daha hangi duyguları yaşatacak acaba
bize? Silkinip kendimize dönüyor, tırmanış ayakkabılarımızı çıkartıp normal
ayakkabılarımızı giyiyoruz. Zaten daha önce de birkaç ip boyunu sallayıp boş
geçmiştik. Buradan sonra ipi toplayıp serbest devam ediyoruz.
Zirvedeki
metal kutuya ulaştığımızda süremiz 4,5 saat. Zirve defteriyle ilişkisini
derinleştirmeye çalışan Mümin’i uyandırıyorum. “Gidelim!”
Külahı
koşarak iniyoruz. Bu tırmanıştaki desteğini ve her zamanki dostluğunu asla
unutamayacağımız Egemen, Doğu duvarı girişinde bir tencere makarnayı hazır
etmiş bize ikmal yapıyor. Biz de makarnaydı, hamurdu demeden indiriyoruz
mideye. Ve arkasından uyku çöküyor tabii bedenlerimize. Zirveden ayrılmamız
ardından, iniş, yemek ve uykuydu derken tam 1,5 saat sonra doğu duvarının ilk
metrelerinde yükselmeye başlıyoruz. Yükseliyoruz yükselmeye de, bu makarna
hatası kötü patlıyor midelerimizde. Açılmamız iki ip boyunu buluyor. Sola yan
geçişli ilk kilitten sonra kah ipi toplayarak, kah aynı ipe bağlı, eşzamanlı
tırmanmaya devam ediyoruz. Tam keyiflenip, hızlanmaya başlayacağımız anda
rahmetli Ömer’in kurtarma operasyonundan kalan boyunluk, enjektör ve perlonlara
rastlıyoruz. Etkileniyoruz tabi. Mümin’in suratı kireç gibi oluyor, gülümsemesi
kayboluyor. Ensesinden silkeliyorum biraz. “Haydi gitmeliyiz!”
Buradan
sonra ikinci kilidi de geçiyoruz ve rota görece olarak rahatlıyor. Çoğu zaman
emniyet alma işini tamamen rafa kaldırıyor, serbest, sadece kaya ve insan,
olabildiğince hızlı devam ediyoruz. “Metal plakalı anı fotoğrafı istasyonuna”
ulaştığımızda, Mümin’e duvarı yarıladığımızı söylüyorum. Ve bundan sonra her ip
boyu sonunda “Ne kadar kaldı?” diye soruyor sevgili dostum. Ve hep aynı cevabı
veriyorum; “Az kaldı az, şu kuleyi de geçtik mi tamamdır!”.
İp
boyları birbirini kovalıyor. O koca dağın enerjisi, güneşten ısınan muhteşem
renkli kireçtaşıyla birleştiğinde insanı hiç uyanmak istemediği rüyalara
daldırıyor ve tırmanırken hiçbir şey düşünmüyoruz. Hava çok güzel, keyfimiz
yerinde ve bin küsürüncü metreleri kah eksik emniyetli kah ipsiz geride
bırakıyoruz. Daha ne isteyelim? Dağ, gökyüzü ve doyasıya tırmanış…
Tesadüfi
şekilde doğu duvarını da 4,5 saatte bitiriyoruz. Sevgili Egemen bize ayakkabı
ve su getirmiş. Mutluyuz ama ne öyle bir kutlama yapıyoruz ne de zirve
defterini göz yaşlarımızla ıslatıyoruz. Her şey gayet sessiz ve sakin. Sadece
sarılıyoruz birbirimize. Ama çok içten, şöyle kalplerin birbirine
tokuşturulduğu cinsten.
Nurettin
Özcan
TIRMANIŞ DETAYLARI
Zirve : Büyük Demirkazık (3756 m), Aladağlar
Tarih : 05 Eylül 2006
Ekip : Nurettin Özcan, Mümin Karabaş
Kamp : Kuzey Duvarı önü
Tırmanış : Kuzey Duvarı ve Doğu Duvarı arka
arkaya, tek seferde
Rota : Kuzey Duvarı
(Jamieson-Friend), Doğu Duvarı (Klasik diagonal)
Süre :
Kuzey Duvarı 4,5 saat, Doğu Duvarı 4,5 saat. İki duvar arası iniş ve yemek
molasıyla birlikte toplamda 10,5 saat.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder