1999 yilinda bir dergiye yazdığım yazı.
KELEPİR BEŞBİNLİK, GİTMEYENİ DÖVÜYORLAR!
DEMAVEND
Tabiki kimse gitmek, tırmanmak
zorunda değil ama...
Eğer “Ben dağcılıkla uğraşıyorum,
yüksek irtifaya ilgim var, yeni bir ülke de görmek isterim” diyorsanız işte
Demavend bütün haşmetiyle orada!
Günümüz şartlarında Orta Anadolu
civarından ya da daha batısından kalkıp Ağrı tırmanışı için Doğubeyazıt’a kadar
gelip, dönecek parayı toplama başarısını gösterebilmişseniz eğer, gümrükteki 50
USD’lik haracı da hallettikten sonra (ki faaliyetin maliyetini düşünürseniz
gerçekten büyük para) sınırı geçip, bir otobüsle Tahran’a kadar
ulaşabilirsiniz.
Yıllar boyu beş bin metre ve üstü
bizim jenerasyonumuz için hep bir fenomen ve merak unsuru olarak kalmıştı.
Güzelim Ağrı Dağı’na tırmanışın serbestçe yapıldığı dönemlerde bizler ya misket
oynuyor ya da en fazla izcilik yapıyorduk.
Sonra Anadolu’da yıllarca tırmandık.
Rotaları tekrar ettik, yenilerini açtık, denedik, gittik, geldik. Ağrı’yı
göremedik bile bu arada. Sonunda merakımız ağır bastı her zamanki gibi ve içimizden birileri toplanıp düştü
yollara. Sonra başkaları ve diğerleri. Hep daha da kolaylaştı ve ucuzladı
gitmek. Tabii çok insan gitti bu arada. Bu işe gönül verenler, kendini
adayanlar, merak edenler, macera arayanlar, etiket olsun diye gidenler ve yalancılar
olarak gruplayabiliriz bu insanları.
“Ben keşfetmek istiyorum” diyene sözümüz
yok ama isteyene her türlü bilgi var artık ortamda. Nasıl gidilir, kaça mal
olur, nelere dikkat etmek gerekir, nerede kalınır, gerekirse kimlerle temas
edilir, İran’daki diğer tırmanış alternatifleri (ooof, of) nelerdir gibi her
türlü soruya cevabı artık Türkçe olarak, rahatlıkla ulaşabileceğiniz
insanlardan almanız mümkün.
Ben, 1999 kışında tırmandığımız klasik
rota için konuşacağım.
NE ZAMAN?
Demavend’in klasik rotası yazın yüzlerce
hatta binlerce insanı ağırlıyor. Kışın ise aksine oldukça tenha. 5671 m.’lik
bir dağ, her ne kadar Ağrı’dan biraz daha güneyde kalsa da inanın bana kışın
fazlasıyla soğuk bir dağ ve uygun havayı yakalamak çok önemli. Beş Bin Kış
karakteristiklerini elinden geldiğince sergiliyor Demavend. Mevsiminizi iyi
seçin.
ULAŞIM VE MALİYET?
Bu iş için çeşitli ağızlardan çeşitli maliyetler
duyabilirsiniz. Ankara civarı bir noktadan çıkıp karayoluyla gittiğinizde “Çok
Sefil Tarife” çıkış harcı da dahil 150 USD’ye halledilebilir. Tahran’da iki üç
kalıp, birkaç parça ufak tefek hediye alırsanız, üstüne bir de ara sıra araba
kiralarsanız 200-250 USD’ye rahat bir faaliyet yapabilirsiniz. “Alles Inklusiv”
hesabı.
Doğubeyazıt
Gürbulak Sınır Kapısı’nı geçtikten sonra Bazergan isimli sınır ticareti üzerine
kurulmuş yerleşim birimine gitmek üzere dolmuşvari arabalara binilir.
Doğubeyazıt’ta para bozdurmanıza gerek yok, bu araçlarda TL geçiyor. 100-150
bin lira işinizi görür.
Bazergan’da telefon, faks, fotokopi vs.
her şeyi bulabilir, para bozdurabilirsiniz. Buradan tutacağınız bir araba ile
Maku (Makol) isimli kasabaya geçebilirsiniz. Bazergan’da size Tahran’a kadar
araba kiralamayı teklif edebilirler ve siz mali şokun etkisiyle pek anlayamadan
kabul edebilirsiniz. Eğer böyle bir niyetiniz varsa bile teklifin altı hatta
yedide birinden pazarlığa başlayın.
Maku’dan Tahran’a otobüsler var. Biz o
zaman kazıksız tarifeden 1350 Tümen(İran Riyali) ödemiştik ve 650 bin TL’ye
karşılık geliyordu. Oniki, onüç saatlik yol için iyi fiyat sanırım.
Tahran’a ulaşınca Demavand’e gitmek için
çeşitli alternatifler var. Araba kiralayabilirsiniz, ya da Tahran’ın çeşitli
bölgelerindeki terminallerden kalkan otobüslerle gidebilirsiniz. Bütün
otobüsler sizi Polomun yol ayrımında bırakacaktır. Buradan yukarı, Rene Köyü’ne
giden ucube dolmuşlara binebilir(en ucuzu) ya da yine araç tutabilirsiniz.
Rene Köyü’nde İran Dağcılık
Federasyonu’nun bir binası var. Konaklamaya duruma göre ücretli ya da ücretsiz
-abiye bağlı olarak- müsait. Aracı da yine aynı abiye bağlı olarak kazıklı ya
da kazıksız kiralayabilirsiniz.
TEKNİK?
Klasik rota çok basit haliyle sadece bir
zirve yürüyüşü. Bizimki de bir kış tırmanışıydı ve biz kazma ya da krampon
kullanmadık. Tabii ki batonlar çok iyiydi ve bence son derece faydalı. Başa
çıkmanız gereken en önemli iki unsur yükseklik etkisi ve hava şartları. Doğal
olarak hava siz daha ne olduğunu anlayamadan patlayabiliyor. Buna hazırlıklı
olabilmek çok önemli.
ROTA?
Rene Köyü’nden sonra bir araç tutmakta
fayda var. Bu araç sizi zahmetli ve gereksiz bir yolculuktan kurtarıp, 3000 m.
civarlarındaki Gusvansera Mescidi’ne ulaştırır. Burada konaklama imkanı var.
Mescidin arkasından başlayan sırt, 4200 m. deki Penemgah isimli ikinci sığınağa
kadar gidiyor. Yüklü olarak yedi ila on saat arası sürebilir. Her ne kadar
rüzgarın süpürdüğü bölümlerde görünen çöpler ve kayalar üzerindeki Farsça
yazılardan yolunuzu bulabilseniz de, yanına gidinceye kadar Penemgah’ı
görebilmeniz imkansız. Bu nedenle özellikle bu etap için havayı tutturmaya
bakın ya da bir bivak yeri bulun!
Penemgah’ta, üzerinde yatmanız için
ranzalar var. Bu silindirik yapı üzerindeki metal kaplamadan dolayı rüzgarda
biraz gürültülü, kalabalık değilse soğuk ve güvenli.
Bu sığınağın arkasında da bir sırt hattı
var. Yarım ay şeklinde kendini belli eden sırt beş bin metrenin üzerine kadar
çıkıyor. Sonrası sizi götürür zaten. Bu noktadan sonraki dışbükey yer çizgisi
zirveyi biraz gizliyor ama nerede olduğunu kestirmek çok zor değil. Bu etap
için verilen ortalamalar sekiz saat civarı.
NELERE DİKKAT ETMELİ?
! Bu sizin bileceğiniz iş ancak bu rota
için çadıra veya kazma , krampon dışında
teknik malzemeye ihtiyaç yok. Tabii ki
bivak olmazsa olmaz malzeme.
! Bayanlar başörtüsü ve etek ya da uzun
bir ceketi mutlaka bulundursunlar. Tahran’da halkın büyük çoğunluğu artık
değişim istiyor olsa da sınır bölgesi hala çok muhafazakar.
!USD götürün. Diğer paraları
bozduramayabilirsiniz bile. “Şeytan Amerika”nın parası İran’ın her yerinde
revaçta.
! Sınırdan adam başı 1000 USD üzeri döviz
girişi yasak. Bunu nasıl kontrol ettiklerini anlamış değilim ama siz yine de (o
kadar para götürürseniz) zulanızı iyi yapın.
! Bazergan’la Tahran arasında döviz
kurları açısından fark var. Adam başı 20’şer dolar bozdurursanız Tahran’a kadar
size rahatlıkla yeter. Öyle ki yüz doların iki bölge arasındaki farkı size
Tahran’da bir gece konaklama ve bir akşam yemeği ısmarlayabilir.
! Bazergan’daki sansarlara çok dikkat
edin. Yüz dolar bozdurunca bırakın parayı saymayı, sokacak yer bulamıyorsunuz.
Elinize tomar halinde tutuşturulan para da eksik çıkabiliyor tabii. Bunun için
en iyisi sokakta değil bu işi yapan bürolarda para bozdurmak.
! Normalde sınırdan kaset, CD falan
sokmak yasak, söylemedi demeyin.
! Otobüslerde genellikle üç, dört tane cam
bardak oluyor ve bütün otobüse çay servisi bu bardaklarla yapılıyor, haberiniz
olsun.
! Tahran çok büyük bir metropol, İran
insanı sıcak ve Türkleri seviyorlar. Ancak siz yine de kendinize çok dikkat
edin. İran’ın sahte ve çalıntı pasaport konusundaki uzmanlığını da aklınızda
bulundurun.
! İran’ın göbeğindeki bir meydanda size
kadın bile satmaya çalışabilirler, çok dikkat edin. Pek ortalarda görünmeseler
de Devrim Muhafızları hala oradalar.
! Sokaklardaki büfelerde sigara gibi
eski-yeni kitap ve dergi satıldığını görünce dumurlanmayın. Yabancı
dillerden Farsça’ya çevrilen eser
sayısı, Türkçe’ye çevrilenlerden çok fazla.
! Dondurmacının ya da manavın
İngilizce’ye hakimiyetini gördüğünüzde ise hiç şaşırmayın. İngilizce bilenlerin
oranı bizim metropollerimizden daha yüksek. Zaten İngilizce’den önce Türkçe
konuşmayı deneyin. Azeri sayısı oldukça fazla ve Türkçe şaşırtıcı derecede işe
yarıyor.
! Şah zamanından kalma kocaman otobanlar
geziyor İran’ı. Trafik çoğu kez korkunç ve bu konuda yapabileceğiniz çok fazla
şey yok. Yol boyu polis kontrol noktaları var ve polis kimseyi durdurmuyor.
Otobüsler kendiliğinden bu ceplere giriyor ve rutin kontroller yapılıyor. Eğer
araçta turist varsa, hemen bagajlar açılıyor, biri otobüsün üzerine çıkıyor,
siz indiriliyorsunuz ve içeride bıraktığınız fotoğraf çantalarınız bile
karıştırılıyor. Sizi binaya götürüp pasaportlarınızı kurcalamak, çantalarınızı
boşaltmak falan istiyorlar ama Türk olduğunuzu, ve yanınızda bayan varsa teyze
kızı olduğunu falan sıralıyorsunuz. Sonunda da sihirli sözcüğü söylüyorsunuz:
“Kuhneverdi!”
Kuhneverdi Farsça’da dağcı demekmiş.
Dağlar ve dağcılık İran’da neredeyse kutsal sayıldığı için yırtıyorsunuz. Bu
yüzden adamlar dağların binlerce metre yükseklerine mescidler yapmışlar ve bir
ibadet sayarak dağa gidiyorlar. Tahran’ın hemen bitişiğindeki Touchal (3900~) Bölgesi’ne gittiğimizdeki manzara çok
imrendiriciydi. Bir tatil gününde, kadın, erkek, yaşlı, genç yüzlerce
insan(sadece bizim görebildiklerimiz) dağa gelmişti. Evet piknik yapanlar da
vardı ama çoğunluğu ellerinde baton, kazma, sopa dağ bayır yürüyorlardı. Bir
ülkede dağ kültürü denen şey bu sanırım. Dağcılık çok farklı, dağ kültürü çok
farklı.
! Eğer Tahran’da bir dostunuz yoksa
konaklamak için en iyi alternatif pansiyonlar. Tahran’da bu pansiyonların
çoğunluğunun toplandığı bir bölge var ve taksiciler sizi götürebilir. “Hotel”
falan yazsa da küçük ve hesaplı yerler.
! Tahran’daki çeşitli mağazalardan eski
model ama çok kullanışlı ve hesaplı malzeme bulma imkanınız da var. Yabancı ya
da İran malı, sıfır ya da ikinci el pek çok şey var. Bir zamanlar buradaki bir
mağazada 110 DM’ye satılan İran üretimi kaya ayakkabılarının, oradaki perakende satış fiyatının 9 USD
olduğunu biliyorum.
! Mutfak bizimkinden çok farklı değil.
Menüler benzeşiyor ancak yemekleri biraz yağlı yapıyorlar. Siz yemeği sipariş
edince çorba, salata, içecek beleşten geliyor önünüze. Birde yasemin
pirincinden yapılmış koca bir kayık tabak dolusu pilav. (Birde üzerine
konulan bir kepçe tereyağı olmasa!)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder