İTOTURUMU
KULE
Kasım
2003
Ramazan Bayramı tatilinde üç
değerli arkadaşımla birlikte Aladağlar’daydık. İbrahim ve Arda İstanbul’dan,
Yenal’da Bodrum’dan gelmişti. Kampimiz iki gündür Akşampınarı’nda bizlerse hava
ve kar şartları yüzünden çoğunluğun terk ettiği bölgede, Kaldı’nın
yükseklerindeydik. Emli Vadisi’nde işimiz bittiğinde Demirkazık Dağevi’ne
yöneldik.
Eğlenceli bir yolculuğun
ardından Demirkazık Dağevi’ne ulaştık. Yeni yapılan binadan sonra eski, emektar
dağevi bomboş ve ışıksız karşıladı bizi. Ecemiş’te alabalık yiyip, geç saatlere
kadar muhabbet ettikten sonra dağevine döndük. Bahçeye küçük çadırımızı kurup,
dört kişi sıkıştık içine..
Sabah erkenden ayaklanıp,
hazırlandık. Oldukça soğuk bir sabahta Arpalık platosuna doğru yükselmeye
başladık. Muhabbet güzel, keyfimiz yerindeydi. Hedefimiz daha evvel çeşitli
rotalardan tırmandığımız, hatta sevgili dostumuz Yıldırım’la benim 1998’de yeni
bir de hat açtığımız İtoturumu Kulesi idi.
İtoturumu, Büyük Demirkazık’ın güneybatısında yer alır.
Batı yüzü ile, Peck Kulvarı’nı ayıran sırt hattı üzerinde, yaklaşık 2710 m.
yükseklikte ve her mevsim keyifli tırmanışlar sunan, sağlam kaya yapısına sahip
bir kütledir. Demirkazık Köyü’nden
bakıldığında başı ellerinin üzerinde uyuyan bir köpek profiline
benzetildiğinden bu adı almıştır. İtoturumu üzerinde bol miktarda, çeşitli
zorluklarda rota bulmak mümkündür.
Batı yüzünde bariz olarak
seçilen büyük kulvara doğru yükselmeye başladık. Yaklaştığımızda kulvarın
beklediğimizden fazla miktarda batak karla dolu olduğunu gördük ve kayalara
girdik. III, III+ derece civarı, karla kaplı yüzeylerden keyifle yükseldik.
Kaya etapları zorlaşmaya başladığında tekrar kulvara yöneldik. Kar yer yer
göğüs seviyesinde batıyordu. Arayışlarımız bizi kaya üzerinde hep daha zor
etaplara sürükleyince, yukarıdaki bele kadar kulvardan devam etmeye karar
verdik. Kimi bölümlerde eğim ve kar derinliği bizi çığ açısından biraz tedirgin
etti. İki gün önce de Kaldı kuzey buzul çanağında, altımızda gümbür gümbür
oturan tabakalar yüzünden gerilimli dakikalar yaşamıştık. Şimdi de derin karda,
kenarlardaki kaya duvarlarına yakın kalmaya gayret ederek ve “dönüşte buradan
inmeyelim abi!” diyerek yükseliyorduk. Kulvarın ortalarında yer alan tıkaç
kayayı da aşıp problemsiz bir şekilde bele ulaştık. Artık güneş de vardı ve
pırıl pırıl Narpuz Boğazı, üzerindeki tepelerle harika görünüyordu. Bu
manzaranın keyfini çıkarıp uzun bir mola verdik.
Şimdi tırmanış rotasına girme
zamanı gelmişti. Kulenin batı yüzüne doğru yan geçerek 60-70 m. kadar
ilerledik. Buradan sonra dosdoğru yukarı tırmanacaktık. İstasyonu kurduk
ve üzerindeki karın da etkisiyle V
derece civarında olan yüzeyde Yenal lider gitti. Kayanın üzerindeki kar
neredeyse bütün çatlakları kapatmış, garip güvensiz bir yüzey oluşturmuştu.
Yenal pek ara emniyet atamıyor, attıkları da sapır sapır dökülüyordu. Buna
rağmen güvenle yükseldi ve bir baba bulup istasyon almayı başardı. Arkasından ben
tırmandım ve istasyon noktası zaten dar olduğundan, diğerleri gelirken, kaya
yüzeyine yapışık, yaklaşık 65 derece eğimli kardan, daha uygun yeni bir
istasyon noktası buluncaya kadar 35 m. daha yükseldim. Hava kapatıyordu.
Hareketli olduğumuz için pek farkında değildik ama hava soğuktu ve içinde
bulunduğumuz yüz güneş almıyordu. Bu da istasyonda bekleyenlerin üşümesi
anlamına geliyordu. Herkes geldikten sonra, yeni istasyon noktasından ben
yükselmeye başladım. Kaya oldukça sağlam olmasına rağmen, üzerindeki gevşek kar
zemini tatsızlaştırıyordu. Buna karşın boşluk hissi artmış, dışbükey
kayalardaki yan geçişler ve bizi bir anda içine alıp tekrar dağılan bulutlar
keyfimizi artırmıştı. Artık ipe pek gerek kalmayan ve devam etsem bile ip
sürtünmesinin çok artacağı bir noktada güzel bir babadan ipi sabitledim ve
arkadaşlarım bu sabit hattan yükselirlerken ben de kalan birkaç metreyi tırıs
tempo tırmanıp tepeye vardım. Yarım saat kadar sonra artık hepimiz zirvedeydik.
Üşümeye ve kapatan havaya çok da aldırmayıp epey uzun zaman harcadık. Bolca
muhabbet, eski günler, anılar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder