19 Aralık 2014 Cuma

İTOTURUMU KULE



İTOTURUMU KULE

        Kasım 2003


Ramazan Bayramı tatilinde üç değerli arkadaşımla birlikte Aladağlar’daydık. İbrahim ve Arda İstanbul’dan, Yenal’da Bodrum’dan gelmişti. Kampimiz iki gündür Akşampınarı’nda bizlerse hava ve kar şartları yüzünden çoğunluğun terk ettiği bölgede, Kaldı’nın yükseklerindeydik. Emli Vadisi’nde işimiz bittiğinde Demirkazık Dağevi’ne yöneldik.

Eğlenceli bir yolculuğun ardından Demirkazık Dağevi’ne ulaştık. Yeni yapılan binadan sonra eski, emektar dağevi bomboş ve ışıksız karşıladı bizi. Ecemiş’te alabalık yiyip, geç saatlere kadar muhabbet ettikten sonra dağevine döndük. Bahçeye küçük çadırımızı kurup, dört kişi sıkıştık içine..

Sabah erkenden ayaklanıp, hazırlandık. Oldukça soğuk bir sabahta Arpalık platosuna doğru yükselmeye başladık. Muhabbet güzel, keyfimiz yerindeydi. Hedefimiz daha evvel çeşitli rotalardan tırmandığımız, hatta sevgili dostumuz Yıldırım’la benim 1998’de yeni bir de hat açtığımız İtoturumu Kulesi idi.

İtoturumu,  Büyük Demirkazık’ın güneybatısında yer alır. Batı yüzü ile, Peck Kulvarı’nı ayıran sırt hattı üzerinde, yaklaşık 2710 m. yükseklikte ve her mevsim keyifli tırmanışlar sunan, sağlam kaya yapısına sahip bir  kütledir. Demirkazık Köyü’nden bakıldığında başı ellerinin üzerinde uyuyan bir köpek profiline benzetildiğinden bu adı almıştır. İtoturumu üzerinde bol miktarda, çeşitli zorluklarda rota bulmak mümkündür.

Batı yüzünde bariz olarak seçilen büyük kulvara doğru yükselmeye başladık. Yaklaştığımızda kulvarın beklediğimizden fazla miktarda batak karla dolu olduğunu gördük ve kayalara girdik. III, III+ derece civarı, karla kaplı yüzeylerden keyifle yükseldik. Kaya etapları zorlaşmaya başladığında tekrar kulvara yöneldik. Kar yer yer göğüs seviyesinde batıyordu. Arayışlarımız bizi kaya üzerinde hep daha zor etaplara sürükleyince, yukarıdaki bele kadar kulvardan devam etmeye karar verdik. Kimi bölümlerde eğim ve kar derinliği bizi çığ açısından biraz tedirgin etti. İki gün önce de Kaldı kuzey buzul çanağında, altımızda gümbür gümbür oturan tabakalar yüzünden gerilimli dakikalar yaşamıştık. Şimdi de derin karda, kenarlardaki kaya duvarlarına yakın kalmaya gayret ederek ve “dönüşte buradan inmeyelim abi!” diyerek yükseliyorduk. Kulvarın ortalarında yer alan tıkaç kayayı da aşıp problemsiz bir şekilde bele ulaştık. Artık güneş de vardı ve pırıl pırıl Narpuz Boğazı, üzerindeki tepelerle harika görünüyordu. Bu manzaranın keyfini çıkarıp uzun bir mola verdik.

Şimdi tırmanış rotasına girme zamanı gelmişti. Kulenin batı yüzüne doğru yan geçerek 60-70 m. kadar ilerledik. Buradan sonra dosdoğru yukarı tırmanacaktık. İstasyonu kurduk ve  üzerindeki karın da etkisiyle V derece civarında olan yüzeyde Yenal lider gitti. Kayanın üzerindeki kar neredeyse bütün çatlakları kapatmış, garip güvensiz bir yüzey oluşturmuştu. Yenal pek ara emniyet atamıyor, attıkları da sapır sapır dökülüyordu. Buna rağmen güvenle yükseldi ve bir baba bulup istasyon almayı başardı. Arkasından ben tırmandım ve istasyon noktası zaten dar olduğundan, diğerleri gelirken, kaya yüzeyine yapışık, yaklaşık 65 derece eğimli kardan, daha uygun yeni bir istasyon noktası buluncaya kadar 35 m. daha yükseldim. Hava kapatıyordu. Hareketli olduğumuz için pek farkında değildik ama hava soğuktu ve içinde bulunduğumuz yüz güneş almıyordu. Bu da istasyonda bekleyenlerin üşümesi anlamına geliyordu. Herkes geldikten sonra, yeni istasyon noktasından ben yükselmeye başladım. Kaya oldukça sağlam olmasına rağmen, üzerindeki gevşek kar zemini tatsızlaştırıyordu. Buna karşın boşluk hissi artmış, dışbükey kayalardaki yan geçişler ve bizi bir anda içine alıp tekrar dağılan bulutlar keyfimizi artırmıştı. Artık ipe pek gerek kalmayan ve devam etsem bile ip sürtünmesinin çok artacağı bir noktada güzel bir babadan ipi sabitledim ve arkadaşlarım bu sabit hattan yükselirlerken ben de kalan birkaç metreyi tırıs tempo tırmanıp tepeye vardım. Yarım saat kadar sonra artık hepimiz zirvedeydik. Üşümeye ve kapatan havaya çok da aldırmayıp epey uzun zaman harcadık. Bolca muhabbet, eski günler, anılar…

Hiç yorum yok: