25 Ekim 2015 Pazar gunu, bisiklete binmek uzere arkadasim Ivo ile sozlesmistik. Sabah 05:00'te beni almak uzere geldi ve bisikletleri Land Cruiser'a yukledik. Bir gün önce şifayı kapmış ve fiziksel olarak kırık haldeydim ama 140 km mesafeyi araç ile geçip Yakoruda'ya ulaştık. Aracı parkedip hızla hazırlıkları tamamladık ve saat 8 gibi bisikletlere atladık.
Takip edeceğimiz yol buradan itibaren tamamen bir tırmanış şeklindeydi ve her yer kırağıdan dolayı bembeyaz görünürken, 0 derece ısıda tırmanışa başlamaktan, ısınma umuduyla şikayetçi değildik.
20 ya da 25 km kadar asfalttan yukseldik ve bu mesafe içinde çok ciddi irtifa kazandık.
Ardından stabilize yol başladı ancak yolun büyük bölümü çok sert ve kırıcı taş etaplardan oluşuyordu. Her ne kadar tırmanmaya devam ediyor olsak da bu durum hem hızımızı düşürüyor hem de sürüşü zorlaştırıyordu. Böylesine uzun tırmanışlarda, bazen vitesi bir tık yukarı alabilmek bile toplam süreye sonuçta etki ediyor. Bu anlamda yavaş tırmandık diyebilirim.
Artık ikimizin de quadricepsler, sürekli tırmanmaktan ağlayarak yalvarmaya başlamıştı ki 55 km civarı ve 15:00 gibi, 2000 m civarindaki Belmeken Baraj Gölü'ne ulaştık. Burada biraz daha uzunca bir mola verip, beslendik. Kasları rahatlatmaya çalıştık ve hem havanın soguyor oluşu hem de büyük ölçüde yokuş aşağı ve hızlı inecek olmamızdan dolayı, neyimiz varsa üzerimize giydik.
Ara ara yine yokuş çıkışlar olduysa da oldukça tempolu, hızlı ve buz kesilmiş olarak Yundola'ya indik. Ivo'nun mantıklı ve yerinde önerisiyle sıcak ve ballı çay içmek üzere mola verdik. Bu noktada, pili azalmış olan saatin kaydını riske etmemek için günün buraya kadar olan kısmını kaydettim. Ne zaman pilin biteceğini bilemediğimden, saati tekrar kayıt konumuna almadım ama buradan sonra bir 24 km kadar daha, asfalt üzerinde ve karanlıkta pedal basarak araca döndük.
Toplamda 89 km gibi bir yol pedallamıştık. Bu benim bisiklet hayatımda yaptığım en uzun yol olmakla birlikte en zorlu sürüşlerden biriydi. Ivo benden daha çok bisiklete binen birisi ve o bunun benzeri veya daha uzun yollar da yapmıştı elbet. Ancak zemin ve yokuş zorluğu hakkında o da kendi kişisel tarihinin en zorlu sürüşü oldugundan bahsetti.
Neyse, bunlar çok önemli değil. Güzel bir gündü, bisiklete bindik, kendimizi yorduk ve rahatladık. :)
Takip edeceğimiz yol buradan itibaren tamamen bir tırmanış şeklindeydi ve her yer kırağıdan dolayı bembeyaz görünürken, 0 derece ısıda tırmanışa başlamaktan, ısınma umuduyla şikayetçi değildik.
20 ya da 25 km kadar asfalttan yukseldik ve bu mesafe içinde çok ciddi irtifa kazandık.
Ardından stabilize yol başladı ancak yolun büyük bölümü çok sert ve kırıcı taş etaplardan oluşuyordu. Her ne kadar tırmanmaya devam ediyor olsak da bu durum hem hızımızı düşürüyor hem de sürüşü zorlaştırıyordu. Böylesine uzun tırmanışlarda, bazen vitesi bir tık yukarı alabilmek bile toplam süreye sonuçta etki ediyor. Bu anlamda yavaş tırmandık diyebilirim.
Artık ikimizin de quadricepsler, sürekli tırmanmaktan ağlayarak yalvarmaya başlamıştı ki 55 km civarı ve 15:00 gibi, 2000 m civarindaki Belmeken Baraj Gölü'ne ulaştık. Burada biraz daha uzunca bir mola verip, beslendik. Kasları rahatlatmaya çalıştık ve hem havanın soguyor oluşu hem de büyük ölçüde yokuş aşağı ve hızlı inecek olmamızdan dolayı, neyimiz varsa üzerimize giydik.
Ara ara yine yokuş çıkışlar olduysa da oldukça tempolu, hızlı ve buz kesilmiş olarak Yundola'ya indik. Ivo'nun mantıklı ve yerinde önerisiyle sıcak ve ballı çay içmek üzere mola verdik. Bu noktada, pili azalmış olan saatin kaydını riske etmemek için günün buraya kadar olan kısmını kaydettim. Ne zaman pilin biteceğini bilemediğimden, saati tekrar kayıt konumuna almadım ama buradan sonra bir 24 km kadar daha, asfalt üzerinde ve karanlıkta pedal basarak araca döndük.
Toplamda 89 km gibi bir yol pedallamıştık. Bu benim bisiklet hayatımda yaptığım en uzun yol olmakla birlikte en zorlu sürüşlerden biriydi. Ivo benden daha çok bisiklete binen birisi ve o bunun benzeri veya daha uzun yollar da yapmıştı elbet. Ancak zemin ve yokuş zorluğu hakkında o da kendi kişisel tarihinin en zorlu sürüşü oldugundan bahsetti.
Neyse, bunlar çok önemli değil. Güzel bir gündü, bisiklete bindik, kendimizi yorduk ve rahatladık. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder