6 Agustos 2015 geç öğleden sonrasi, arabama binip Erciyes Sutdonduran Yaylasi'na ciktim. Artik, küçük otomobillerin bile rahatlikla çıkabileceği bir toprak yol mevcut.
Kısa aksamüstünü, çevrede takılarak geçirdim ve gecelemek üzere tekrar araca bindim. Çadır kurmakla uğraşmak istemiyor ve araç ile gelmiş ve yalnizken de bu konforu kullanmak istiyordum.
Yemek yapma, rahat rahat oturarak yemek yeme gibi işleri hallettikten sonra, uzunca kitap okuyup arka koltuğa kıvrıldım ve kendimi uykuya bıraktım. Gayet rahat bir uykuydu. Öyle ki, bir ara uyandığımda saate baktım ve 04:30 olduğunu farkettim. Geç bile sayılırdı,çadırda yatıyor olsam, gece boyu defalarca kez uyanırdım herhalde.
Su ısıttım, yarım fincan kahve içtim ve yola düştüm. Gecenin karanlığı kırılmaya başlamıştı ve fenere ihtiyaç duymaksızın işlerimi halledebiliyor, önümü görebiliyordum.
Yükseldim, kuzay yamacı sağ tarafında bulunan kar-buz kulvarına sardırdım. Bir süre sonra yukarıdaki bele ulaştım ve burada krampon, kazma gibi aletlerden kurtularak birşeyler yedim. Ardından sırt hattını takip ederek, 7 Agustos 2015 tarihinde, bir kez daha zirveye ulaştım.
Bilirsiniz, bu ve benzeri çıkışlar genelde çok yazmaya deger gelmez bana. Ancak bunun soyle bir anlamı vardi: 22 Subat 2014'te gecirdigim kazanın 18 ay ardindan, daha evvel yapmaya kabil olsam da bir sekilde ve cesitli sebeplerle ilk kez gercek anlamda bir dağa dönüyordum. Kendimle yalniz kalıyor, doğayı tanıyor, alpinizmi yeniden yaşıyordum. Alpinizme dair çok basit bazı şeyler de bile ne denli köreldiğimi, paslandığımı farkettim.
Dağ -benim için- harikaydi! Soğuk değildi, sıcak değildi. Güneş yoktu, yağmur yoktu, rüzgar yoktu. Enfesti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder